Tiffany & Co Marka Hikayesi

Dönüm noktalarımızdan özel anlarımıza gidene kadar hayatımızın birçok evresinde bize eşlik eden Tiffany & Co 1837 yılında Tiffany & Young adıyla Charles Tiffany ve John B. tarafından ,Tiffany’nin babasından aldıkları 1000$ borç ile New York’ta kuruldu.

Hayatımızdaki şu anki yeri her ne kadar mücevher de olsa kurulduğu
yıllarda kırtasiye ve fantezi malzemeler satmakla işe başlanmış. O zamanki
yüksek ve varlıklı sınıfın isteklerini karşılamak için de, en pahalı
porselenlerden, en ihtişamlı gümüş şamdanlara giden geniş bir yelpazeye yelken
açmaktan da kaçınmamışlardır. Zamanla asıl yapacakları işe girişerek 1842’de
mücevher satışına başlamışlardır. 1845’te Amerikalılara farklı olduğunu
göstermek amacıyla “Catologue of Useful and Fancy Articles” yani  “Blue Book” adlı ilk kataloglarını yayınlamışlar.
Bu katalog da fantezi ürünlerden değerli taşlara, at kırbacından işlenmiş
özel mücevherlere kadar birçok ürün sunulmuştur.  Avrupa’dan getirdikleri değerli taşları halka
sunarak kendini ünlü bir mücevher merkezi haline getirmişlerdir.

Büyümeye giden
markanın hakimiyetini tamamen ele geçiren Charles Tiffany markanın adını, şimdiki haline getirerek, Tiffany & Co olarak yeniden düzenlemiş. Tiffany eline
geçen hiçbir fırsatı kaçırmadan Abraham Lincoln’un başkanlığa gelmesini
kutlamak amacıyla yapılan bir kupa tasarım komisyonuna alınmış ve bu şekilde
tanıştığı Lincoln’un eşi için inci kolye ve küpeler satın alarak döneminde
büyük ses getirmiştir.

Kurulduğu zamandan itibaren gümüş üzerine çalışan ve
bunun üzerine ödüller alan marka 1868 yılında altın modasına geçerek
Amerikalıları lükse sürüklemiştir. İnsanların içindeki lüks aşkını ateşleyen
C.Tiffany dünyanın en değerli taşlarından biri olan 287.42 karat fantezi sarı
bir elmas satın almış. Kendi yorumunu katıp günlerce yonttuğu bu taşa “Tiffany
Diamonds” adını vermiş ve 5.caddede sergilenen bu taş günde 300’ün üzerinde
ziyaretçi alarak markayı hep daha üste taşımıştır. Charles Tiffany hala
Amerikan dolarının üzerinde bulunan devlet mührünü 1885’te yeniden tasarlayarak
Tiffany imzasını cüzdanlarımıza bırakmıştır. Hem hayatımızın hem markanın dönüm
noktası olan ve hemen her aşk hikayesinin sembolü Tiffany Setting’i yani
hepimizin bildiği haliyle nişan yüzüğünü ise 1886’da tanıtmıştır.

Büyümesi git gide hızlanan marka o dönemde kimsenin
beklemediği bir hamle yaparak Fransız kraliyet ailesi mücevherlerinin 1/3’ünü
satın almışlardır. Satın alınan bu mücevherler koleksiyona eklenerek
Amerika’nın yüksek zümresine satılmıştır. Bu yolla basının dikkatini çekmiş ve
dönemin manşetlerine girmiştir.  Vogue
dergisinin kurulmasıyla kendini göstereceği yeni bir mecra bulan marka, gerek
ilanlar gerek dergi için hazırladığı kupalarla Vogue ile hala içerisinde
bulunduğu bir beraberlik içine girmiştir. Tiffany&Co’nun kurucusu olmakla
birlikte ilham kaynağı olan ve yaptığı işlerle markanın önünü açan Charles
Tiffany 1902’de dünyaya gözlerini kapatmıştır.

Bir boşluk yaratılmadan Charles
Tiffany’nin sanat alanında lider olan oğlu firmanın ilk tasarım müdürü
olmuştur. Firma her geçen gün daha iyi reklamlar yapmaya her geçen gün daha
farklı daha işlek yerlere mağaza açmaya devam etmiştir. Bununla beraber dünyanın
en iyi tasarımcılarını bünyesine katarak insanların kendilerini daha özel
hissedeceği tasarımlara da imza atmıştır. Başrolünde Audrey Hepburn’ün yer
aldığı “Breakfast at Tiffany’s” hem markayı ikonikleştirmiş hem de adını
1961’de tüm dünyanın hafızasına kazımıştır. Günümüze gelindiği zaman bile
filmden bir çağrışım yapabildiğimizi 91.Akademi Ödülleri’nde Lady Gaga’yla
tekrar hatırladık. Dramatik ve romantikliğin yansıması gibi gözüken Tİffany
& Co kolyesiyle bize filmin, mücevherlerin zamansızlığını tattırdı.

Amacı özel hissettirmek olan marka çıkardığı anahtarlıkla
günümüze kadar uzanan bir ikon haline gelmiş durumda. Her birinin üzerinde seri
numarası bulunan anahtarlıklarla kişiye özel algı yaratılmakla beraber kaybolan
anahtar sorununa da pratik çözümler bulunmuştur. Dünyayı daha önce bilmedikleri
bir değerli taşla tanıştıran firma bir kez daha tüm gözleri üstüne çekmeyi
başarmıştır. Tsavorite adını verdikleri taş adını bulunduğu yerden yani
Kenya’nın Tsavo Milli Park’ından almıştır. Firma kendini bünyesi içine
hapsetmeyip akıllarda yer edecek birçok tasarıma imza atmıştır. Zaman
değişirken kimi zaman zamansızlığı kimi zaman trendi yaratarak her zaman
kendine sarsılmayacak bir yer edinmiştir. Bünyesine kattığı Paloma Picasso
markanın bu zamana kadar gelen klasik çizgisini yıkarak koleksiyonu renkler,
zikzaklar ve grafitilerle oluşturdu. Böylece her yaşa her zevke hitap edebilme
çizgisini yakalamışlardır.

Milenyum çağına adım attığımızda Tiffany & Co
Vakfı kuruldu. Tasarımlarının yanında çevre, sanat, eğitim alanında gösterdiği
farkındalıkla da büyük beğeni toplamıştır. Bu vakıfla kar amacı gütmeden
işbirlikleri yapmış ve daha çok yardıma da imza atmayı başarmıştır Yeni doğan
bebeğe çıngırak, genç kız için bir çift küpe, evleneceklere ise yüzük ve daha
niceleri anlama gelen bu renk hayatımızda küçük bir mavi kutudan çok daha
fazlası olmuştur.

Tiffany & Co denince hepimizin aklına gelen bu asil ve
narin mavi aslında firmanın açılışından beri markayı temsil eder nitelikte.
Tiffany Blue adıyla ikonikleşen renk 2001 yılında Pantone ile anlaşılarak ‘1837
Blue’ adıyla markayı onurlandırmıştır.

Çağrışımlara, ufak detaylara değer verdiğini belli ederek insanlar içindeki umudu ve iyimserliği uyandırmak amacıyla Tiffany Keys adında yeni bir koleksiyon piyasaya sürüldü. Bir çok farklı anlama gelen hemen herkesin kendi beklentisi dahilinde ufacık bir iz bulabileceği anahtarlar oldukça beğeni topladı. Bilmeye, gelişmeye açık olduğunu kamuoyuna da bildirerek genç mücevher tasarımcılarına destek vermeye hazır olduğunu açıkça belirtmiştir. Sektördeki tahtı sarsılmayacak konuma geldiğinde de yaptığı yardımlara hız kesmeden devam etmiştir. Hatta bu konuda daha somut bir hareket gerçekleştirerek sürdürülebilirlik görevlisi atamıştır.2050 yılına kadar sıfır sera gazı diyerek diğer büyük şirketlere katılmıştır. Bunun yanı sıra 2017 yılında tasarlanan Wild koleksiyonuyla fil, aslan, gergedan gibi yabani hayvanların korunması için bağış toplamıştır. Toplanan karın tamamı ilgili kurum ve kuruluşa bağışlanmıştır. Gerek mücevherleri, gerek süs eşyaları olsun her tasarımında harikalar yaratan marka farklı zamanlarda farklı sektörleri de kendi adı altında üretmeye başlamıştır. Güneş gözlüklerine mücevherlerden esintiler ekleyerek kaliteli zevk anlayışını gözlere taşımıştır. Değindiği bir diğer alan parfümeri. Kadının gücünü ve baskın karakterini destekleyici bir unsur olduğunu düşündüğü bu sektör oluşturmaya çalıştığı imaja parfümleriyle somutluk eklemiştir. 1837 mavisinin insanlarda uyandırdığı huzurlu ve asil izlenimi kullanarak da lüks, gündelik ev nesnelerinin oluşturduğu koleksiyonunu da sunmuştur.  1961’den beri insanların dilinde olan Tiffany Breakfast’ın hayata geçme ihtimali düşünülmüş ve firma bununla ilgili yıllar sonra Blue Box Cafe adlı Tiffany kahvaltıcısı açmıştır.

Günümüze yaklaştığımızda ise marka hala zarafetin ve lüksün çağrışımı niteliğinde. Yaptığı iş birlikleriyle, reklam yüzleriyle ve koruduğu çevreci kimliğiyle yarattığı çizgisi bozulmadan ilerlemekte. Son yıllarda çıkan haberlere göre sektörde düşüş olması sebebiyle düşen satışlarla beraber şirketin satılması söz konusuydu. 2019 yılında ise Paris merkezli lüks ürünler şirketi LVMH, Tiffany & Co’yu 16.3 milyar dolara satın aldı. Yapılan bu anlaşma ile sektörün en büyük anlaşmasının içinde yer almıştır. Kuruluşundan itibaren geçen 182 yılda kendine ciddi bir müşteri kitlesi yaratan Tiffany & Co’nun satılması müşterileri tedirgin etse de LVMH, ikonikleşen bu markanın korunucağına ve geliştirileceğine dair açıklamalarda bulundu.

PAYLAŞ

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here