Geçmişten Günümüze Pazarlama

Pazarlama geçmişten günümüze hayatımızda büyük bir role sahip olmuştur. Her ne kadar ilkel çağlarda pazarlamadan çok söz edemesek de günümüzde bir üründe iyi bir satış elde edebilmek için pazarlama sürecinin sorunsuz işlemesi gerekmektedir. Uzak gelecekte pazarlamanın ne şekilde olacağını tahmin edemiyor olsak da yakın gelecekte pazarlamanın da dijitalleşmeden büyük ölçüde etkileneceğini söyleyebiliriz.  Hepimizin bildiği üzere son yüzyılın en büyük devrimi internetin yaygınlaşmasıdır. İnternetin yaygınlaşmasıyla beraber dijitalleşme kavramı ortaya çıktı. Son yıllarda dijitalleşme yaşamımızın her alanında bizlere kolaylık sağlamaya başladı. Özellikle mobil cihazlarımıza tüm dünyayı sığdırabiliyor oluşumuz birçok alanda rekabetin artmasına sebep oldu. Peki ya rekabet yokken?

     İnsanların tek
amacının yaşamsal faaliyetleri sürdürebilmek olduğu ilkel çağlarda hasattan
elde edilen ürünler toplanan kişiler tarafından paylaşılıyordu. Herkes
ürettiğini tüketerek yaşamlarını sürdürmeye çalışıyordu. Zaman geçtikçe kullanılan
kaynakların artması ve tarıma geçilmesi ile birlikte örgütsel yapılanmalar
oluşmaya başladı. Artık elde edilen ürünlerin daha büyük topluluklar arasında
paylaşılması gerekiyordu. 1800’lü yıllara kadar insanlar için ürünün var olması
ve ulaşılabilir olması yeterliydi. Ama zaman geçtikçe ürünleri üreten firma
sayısı arttı. Bununla beraber nüfusun giderek artması ve ürünlerin dağıtımının
gün geçtikçe kolaylaşması sonucu ‘’Pazarlama’’ kavramı ortaya çıktı. Pazarlama tüketicinin
ihtiyaçları doğrultusunda üretilen ürünlerin tüketicinin istediği fiyata,
rakiplerinden daha fazla ve daha hızlı şekilde tüketiciyle buluşturulmasını sağlama
sanatıdır. Her ne kadar geçmişte uygulanan takas usulü  ‘’sessiz pazarlama’’ olarak sayılıyor olsa da
pazarlama kavramsal olarak 1800’lü yıllarda kullanılmaya başlanmıştır.

      Özellikle
Fransız İhtilali sonrasında seri üretim ile piyasadaki ürün çeşitliliği bir
anda artış gösterdi. Ürün çeşitliliğinin artması firmalar arasında rekabete yol
açtı. Bu rekabetin en önemli belirleyicisi fiyattı. Tüketiciler tarafından en
ucuza satılan ürün talep edildiğinden en düşük fiyat ile satış yapan firma
kazançlı çıkıyordu. Yıllar geçtikçe fiyat ile beraber birçok kavram rekabette
belirleyici olmaya başladı. Pazarlama İlkeleri olarak adlandırdığımız bu
belirleyiciler firmaların pazarlama stratejilerinin temellerini
oluşturmaktadır. 4P olarak adlandırdığımız Pazarlama İlkeleri; Ürün(Product),
Fiyat(Price), Dağıtım(Place) ve Tutundurmadan(Promotion) oluşmaktadır. Bu
ilkelerin 4P adıyla anılmasının sebebi ise İngilizce kelime karşılıklarıdır.
Pazarlama dönemlerinden bahsetmeden önce bu ilkeleri kısaca açıklamak yerinde
olacaktır. Ürün insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla soyut veya somut,
mal veya hizmet olarak üretilen şeylerdir. İnsan ihtiyaçlarının belirlenmesi ve
doğru ürünlerin üretilmesinde pazar araştırması önemli bir rol oynamaktadır.
Fiyat, ürüne tüketicinin ödemeye razı olacağı şekilde belirli bir değer
biçilmesidir. Dağıtımı ise ürünün tüketiciye ulaştırılması olarak
tanımlayabiliriz. Ürünün kalitesi ve ucuzluğunun ürün tüketiciye ulaşmadığı
sürece bir anlamı yoktur. Son olarak tutundurma piyasaya sürülen ürünün
bilinirliğini sağlamada, o ürünün tüketiciler tarafından benimsenmesinde ve
sürekli alıcı bulmasını sağlamada etkin rol oynamaktadır.

     Pazarlama
insanların ihtiyaçlarına göre değişen bir süreç olduğundan insanların zevk ve
tercihleri değiştikçe pazarlamada kullanılan stratejiler de değişiklik
göstermektedir. Bu stratejiler doğrultusunda pazarlamayı günümüze kadar beş
farklı döneme ayırmak mümkündür.

Üretim Anlayışı Dönemi: 1865-1930 yıllarını kapsamaktadır. Bu
dönemde “ne üretirsem onu satarım” anlayışı hakimdir. Yani üreticiler
ürettikleri ürüne her daim alıcı bulabileceklerini düşünmektedir. Çünkü
piyasada çok fazla rakipleri yoktur. Bu dönem düşüncesine örnek vermek
gerekirse, Türkiye’de 1970’li, yıllarda sadece TRT1 kanalı yayınlanıyordu.
İnsanlar ne izlemek isterlerse istesinler izleyebilecekleri tek kanal TRT1’di.

Satış Anlayışı Dönemi: 1930-1950 yıllarını kapsamaktadır. Bu
dönemde ise ‘’ne üretirsem üreteyim satmasını bildiğim sürece kar sağlarım’’ düşüncesi
hakimdir. Bu dönemde tutundurma, pazarlama ilkelerinden en çok dikkat edilen
faktördü. Ne yazık ki bu dönemde ürünün olduğu gibi gösterilmediği reklamlar
yaygınlaştı. Çünkü üreticiler için önemli olan satışı yapmaktı.

Modern Pazarlama Anlayışı Dönemi: 1950’li yıllarda ortaya
çıkmıştır. Bu dönemde ise ‘’Tüketiciyi tatmin ederek kar sağlama’’’ düşüncesi
önem kazanmıştır. Üreticiler ürettikleri malları yanıltıcı reklamlarla
satamayacaklarını anlayarak ürünün tüketiciye fayda sağlamasına önem vermeye başlamışlardır.
Tüketicinin ihtiyaçlarını belirlemek ve bu ihtiyaçlar doğrultusunda ürünü
rakiplerinden daha iyi pazarlayarak kar sağlamak üreticinin başlıca hedefi
olmuştur.

Toplumsal Pazarlama Anlayışı Dönemi: 1970-1980 yıllarını
kapsamaktadır. Tüketicilerin gittikçe önem kazandığı bu dönemde tüketicinin
istekleri doğrultusunda ürün üretebilmek için üreticilerin birtakım
sorumluluklar alması gerektiği vurgulanmaktadır.

Global Pazarlama Anlayışı Dönemi: Günümüzü kapsayan
dönemdir. Bu dönemde önemli olan küresel düşünüp yerel üretmektir. Pazarlama
ilkelerinin her biri üretici için çok önemlidir.

     2000’li yıllarda
teknoloji hızla gelişmeye başladı. Küreselleşme ile birlikte pazarlama ilkelerinin
her biri son derece önemli hale geldi. Pazarın gittikçe genişlemesi rekabeti
büyük ölçüde arttırdı. Teknolojideki bu gelişme sonucu dijitalleşme yaşamımızın
her alanında görülmeye başladı. Özellikle son yıllarda sayılarının gittikçe
arttığı alışveriş uygulamaları pazarlamanın dijitale taşınmasında büyük rol
oynadı. Dijitalleşmeyle beraber insanlar artık istediklerine saniyeler
içerisinde ulaşabilme imkânı buluyor. Böylece pazarlamanın önemi kat ve kat
arttı. Sayısız benzer ürün içerisinde olağanüstü bir rekabet dönemi başladı. Peki
ya dijital pazarlamanın yarını nasıl olacak? Araştırmalara göre önümüzdeki on
yıl içinde dijital pazarlama medya harcamalarının %50’sinden fazlasını
oluşturacak. Yapılan araştırmalardaki dikkat çeken bir diğer nokta ise bu
harcamaların büyük bir payına ABD’nin sahip olacağı. Dijital pazarlama ile
birlikte insanların ihtiyaçlarının ve hangi ürünün tüketiciler üstünde daha çok
etki bırakacağının belirlenmesi gittikçe kolaylaşacak. Böylece geleceğimizin
sorunu ‘’İnsanlar için ne üretebilirim?’’ değil ‘’İnsanlar için ne üretirsem
rakiplerimin önüne geçerim?’’ olacak. Çünkü, günümüzde Çin üretimde en çok söz
sahibi olan ülke. Eskiden insanlar ‘’Çin malı’’ diyerek Çin’in ürettiği
malların kalitesizliğinden yakınırlardı. Günümüzde ise Çin’in hem kaliteli hem
de ucuz mal üretiminde üst sıralarda olması büyük bir tehdittir çünkü bu
durumun sürekliliği halinde ithalata dayalı tüketim artacak, pazarlamada
güçlükler ortaya çıkacaktır.

PAYLAŞ
İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme öğrencisiyim. Küçüklüğümden beri edebiyat ile ilgileniyorum. En büyük hayalim bir gün yazdığım yazıların okuyucu ile buluşmasıydı. Bu hayalimi Kariyerim Dergisi aracılığı ile gerçekleştiriyorum.

1 YORUM

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here