Erteleme Hastalığı Yazı Dizisi 1-Nedir?

Hani tam yapılacaklar listemizin en “öncelikli ve önemli” işini yapacakken, bir fincan daha kahve alırız, elimizde fincan yerimize dönerken iki çift laf ederiz birileri ile derken bir de sosyal medya hesaplarıma göz atayım deriz, e zaman da epey geçmiştir hani, tamam yaa “yarın yaparım” tesellisi ile gün biter. Ancak bir yandan ertelemiş olmanın kaygısı süredursun, her gün aynı döngü ile erteler de erteleriz ve bu durum son teslim tarihinden bir gün öncesinde stres ve sıkıntıyı iyice tavan yaptırır.

Ya da üniversitede okurken önemli bir projede veya yüksek lisans tezini yazarken, peyderpey yapmamızın uygun olacağı ne varsa başlatmamız gerekirken, şaka gibi ama, evi temizlemek ya da alışverişe çıkmak çok daha cazip görünür. Peşi sıra caydıracak o kadar çok şey vardır ki!

Hemen hemen hepimiz hayatımızın bir döneminde ya da sadece bir konuda erteleme davranışı sergileyebiliyoruz.

Center for Clinical Interventions’ın raporuna göre birçok çalışma Amerika, İngiltere ve Avustralya’da popülasyonun %20’sinin kronik erteleyici olduğunu özellikle lise ve üniversite öğrencilerinin %75-95’inin de sıklıkla ertelediğini gösteriyor. Ülkemizde de durumun farklı olduğunu sanmıyorum. Zira son dakika golcülüğü hepimizin aşina olduğu bir kavram.

Erteleme üzerine o kadar çok makale ve içerik okudum ve konunun önemine o kadar çok inanıyorum ki, bir yazı dizisi hazırlamaya karar verdim. Konuyu merak edenlere de bir nebze destek olayım diye elimden geldiğince örneklerle bezeyerek derledim. Üç yazıdan oluşacak bu dizi, “erteleme nedir?”, “ertemelenin sebepleri” ve “erteleme hastalığına çözüm yolları” içerikleri ile olacak.

İşte bu da ilki, peki o halde tam olarak nedir bu erteleme?

İngilizce karşılığı “procrastination” olan erteleme eğilimi, kronik boyutta ise ve gündelik yaşamı ciddi oranda tehdit eder halde ise bir hastalık, hayatın bütününe etki etmiyorsa ancak bir ya da birkaç konuda yaşadığımız bir noktada ise güçlü bir alışkanlık diyebiliriz. (Kronik erteleme uzun vadede bireyleri işlerinden, ailelerinden, sosyal yaşamlarından uzaklaştırır ve depresyona, yalnızlığa ve gelir kaybına sürükler. Bu sebeple mutlaka profesyonel psikolojik destek alınmalıdır).

Ertelemek savsaklamak demek değildir. Tembel insanlar “yapmadıkları” şeylerden dolayı rahatsızlık duymazlar ancak erteleme eğiliminde olan insanlar her ertelediklerinde kaygı ve rahatsızlık yaşarlar, her ne kadar o an için kaygıyı azaltsalar da sonuç her zaman negatif hissettirir. Bu, bilinçli bir tercih değil, zamanla alışkanlığa dönüşmüştür.

Aydoğan & Özbay diyor ki, erteleme davranışı karmaşık bir fenomendir ve üç boyutu vardır (Solomon & Rothblum).

İlki, duygusaldır; erteleyen kişi ertelediğini fark ettiğinde gerginlik, panik, utanç, suçluluk, yetersizlik yaşayabilir.
Bu dertten muzdarip olanlar, isteyerek ve memnun olarak ertelemedikleri için, yapmaları gereken asli iş gerçekleşmedikçe, negatif duygulara bürünürler.

İkincisi, bilişseldir; amaç ve gerçekleşen davranış arasındaki uyumsuzluk.
Elindeki işi bitirmek amacın olsa da hala dizi izliyorsun…

Üçüncüsü, davranışsaldır; yapılması gereken iş için ayrılan zamanı gereksiz harcamış oluyoruz.
Erteleme ile geçen sürede başlamış olsak, zaten bitirmiştik.

Ertelemek niyet edilen davranış ile gerçekleşen davranış arasındaki geçici boşluktur. Erteleme eğilimi (hastalığı) bir tür tembellik ya da salt zaman yönetimi problemi değil aslında “bir türlü başlayamama halidir”.

Yapmaya karar verdiğimiz ya da yapmakla yükümlü olduğumuz önemli bir işi / görevi, mantıklı bir sebep olmadan ve yapmamanın getireceği negatif etkileri bilmemize rağmen gerçekleştirmemektir ve yerine daha az önemli ancak o an için bize keyifli eğlenceli gelen şeyi yapmaktır.

Hayatımızı bu kadar negatif etkileyen bir alışkanlığı, neden edinmişiz, neden sürekli erteliyoruz? Bunu da bir sonraki yazıda enine boyuna konuşmuş olalım.

Ertelemek hayatı kaçırmaksa eğer, iş başa düştü, önce “nedenleri” anlayacağız…

Erteleme Hastalığı Yazı Dizisinin 2. Yazısını okumak için tıklayınız.

Kaynak: Canel Gürgen

PAYLAŞ
İnsan Kaynakları Profesyoneli, Profesyonel Koç, Uygulamalı Psikoloji Yüksek Lisans Mezunu, Yaşam Boyu Öğrenme Sevdalısı ve Blog Yazarı