Son dönemde enerjiyi daha verimli, bağımsız ve çevre dostu bir şekilde tedarik etmeye odaklanan çeşitli yaklaşımlar var. Bunlar arasında geleceği en parlak olanlardan biri de enerji verimliliği. Türkiye’de enerji verimliliğini artırmaya yönelik hareketin ardında en azından üç ana itici güç mevcut. Ülkenin dış ticaret açığını azaltma girişimi, uluslararası camianın iklim değişikliğine karşı verdiği mücadeleye (Kyoto Protokolü) katılmak için gösterilen çabaların güçlenmesi ve bunların yanında, AB üyeliğine giden yolda önemli adımlardan biri olan, Avrupa Birliği’nin enerji verimliliği standartlarına uyum gösterme niyeti. Elektrik enerjisi üretim süreci, sanayi ve özel konutlar, Türkiye’nin enerji tüketiminin yüzde 75’inden fazlasını oluşturuyor. Yalnızca sanayi ve inşaat sektörlerinde kullanılan enerjinin verimlilik potansiyelinin bile, ülkenin dış ticaret açığını 10 milyar dolar civarında azaltabileceği tahmin ediliyor. Bu potansiyeller Enerji Verimliliği Hizmeti Şirketleri (ESCO) tarafından sunulan enerji tasarrufu ve faydalı enerji hizmetleriyle gerçeğe dönüştürülebilir.
Enerji verimliliği hem ESCO’lar için büyük iş fırsatları sunması hem de nüfusun büyük bir kısmının ödediği fatura tutarlarının düşmesi bakımından büyük bir kazan-kazan oyunu olabilir. KPMG, sıfırdan ESCO kurup geliştirerek enerji pazarının önemli oyuncuları arasına sokma konusunda geniş bir tecrübeye sahip.
DURUM ANALİZİ
Türkiye’deki ekonomik büyüme, 2010 ve 2011 yıllarında (Ortalama yüzde 9 GSYİH büyüme hızıyla) yaşanan ekonomik sıçramanın ardından belirgin bir düşüş yaşadı ve şu anda büyüme hızı ortalama yüzde 3 seviyesinde durgunluk gösteriyor. Türkiye ekonomisi için küresel dinamikleri gözden kaçırmaksızın akıllı, stratejik bir büyüme çerçevesi çizmek büyük önem taşıyor. Öncelikle Türkiye’nin yasama organı, sanayisi ve hane halkları tarafından şekillendirilen koşullara odaklanılmalı.
BİRİNCİL ENERJİ TÜKETİMİ
Türkiye’de 2011 yılında yaklaşık 114 milyon ton eşdeğer petrol (TEP) enerji tüketildi ve bu tüketimin yarısından fazlası sanayi ve hane halkı tüketimiydi. Buna elektrik üretimi de dâhil edilirse, toplam tüketim yüzde 75’i buluyor. Bu açıdan bakıldığında, verimli bir enerji tedariki büyük bir potansiyel kaldıraç sunuyor.
ENERJİ VERİMLİLİĞİNİN TEMEL ETMENLERİ
Enerjinin verimli kullanımı, stratejik olarak dış ticaret açığı, Kyoto Protokolü ve AB’ye katılım gibi açılardan olumlu bir etkiye sahip Dış ticaret açığı bakımından duruma bakarsak; 2012 yılında Türkiye’nin ticaret açığının yüzde 71’inden fazlasını, yaklaşık 60 milyar dolar olarak gerçekleşen enerji ürünleri ithalatı oluşturdu. Bu değer, kendi enerji talebini karşılayabilmek açısından ülkenin enerji ürünleri ithalatına ne kadar bağımlı olduğunu gösteriyor: Doğalgaz talebinin yüzde 98’i Rusya’dan yapılan ithalatla karşılanırken, yapılan taş kömürü ithalatı toplam elektrik enerjisi üretiminin
yüzde 10’unu buluyor.
Kyoto Protokolü ise Avrupa Birliği ve çevre örgütlerinden gelen yoğun baskıların ardından 2009 yılında Türkiye tarafından da imzalandı. Türkiye’nin öncelikli hedefi, iklim değişikliğini önlemek için gösterilen küresel çabalarda yer alabilmek.
Türkiye’nin AB üyeliği arzusunun yerine gelmesi için de enerjinin verimli kullanımı önemli. AB’nin çevre politikası sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmeyi ve çevreyi korumayı amaçlıyor. Bu nedenle Türkiye’nin daha etkin bir çevre politikasını uygulamaya koyması gerekiyor. Komisyonun raporuna göre endüstriyel hava kirliliği ve iyi hava kalitesi sağlama konularında çok az ilerleme kaydediliyor.
ENERJİ VERİMLİLİĞİ POTANSİYELİ
Türkiye’de sanayi ve kamu sektörü, 2011 yılında ortaklaşa toplam 15 kiloton eşdeğer petrol enerji kullandı. Türkiye’deki enerji verimliliği potansiyeli (Ağırlıklı enerji tüketimi üzerinden) yaklaşık yüzde 27 olarak tahmin ediliyor. Petrolün varil fiyatı için 96 dolar varsayımında bulunulursa, dış ticaret açığı 10 milyar kadar azaltılabilir. Bu da 2012 yılındaki enerji ürünleri ithalatının (60 milyar dolar) yaklaşık yüzde 18’ine denk geliyor.
Verimlilik potansiyeli bakımından ilk üç sektöre odaklanılarak, yüzde 60-70 civarı bir indirgemeye gidilebilir gibi görünüyor.
ESCO’LAR İÇİN KRİTİK BAŞARI FAKTÖRLERİ
ESCO’lar pazarın enerji azaltımı potansiyeline ulaşmasını sağlayacak. Bu enerji verimliliği potansiyelleri, ESCO’lar tarafından sunulacak enerji tasarruf hizmetleri ve faydalı enerji hizmetleriyle gerçeğe dönüştürülebilir.
Enerji verimliliği değer zinciri KPMG’nin tecrübelerine göre, ESCO’ların başarılı gelişimi üç kritik faktöre bağlı:
- Enerji değerlendirme becerileri: Enerji son kullanıcısının mahalli içerisinde maliyet etkin ve dirençli bir enerji verimliliği programı belirleme ve güvenilir bir şekilde kurma becerisi ve tecrübesi…
- Güvenilirlik sorunu: Yapılandırılmış bir süreç aracılığıyla yerel ticari bankalardan proje bazlı finansman edinebilme becerisi..
- Düzenleyici beceriler: Bir Enerji Performans Anlaşması’nın (EPC) şartlarını etkileyebilecek yasal çerçeve bilgisine sahip olmak.
ESCO’lar, kendi enerji değerlendirme çalışmalarını yürütebilecek, temel tüketimi hesaplayabilecek ve bir dizi maliyet etkin yatırımın enerji tasarruf potansiyelini tahmin edebilecek bir durumda olmalıdır. Bir ESCO kendi tahminlerine sadık kalıp bu şekilde güvence vereceğinden veya ortak bir tasarruf yaklaşımıyla yeterince kazanç elde edebilmeyi sağlayacağından, kendini kanıtlamış güvenilir bir enerji değerlendirme ekibiyle çalışması son derece önemlidir. Enerji ölçümlerinin yanı sıra enerji tasarruf hesaplamaları açısından geniş bir yetenek yelpazesine sahip olmak da önemle tavsiye edilir. Yapılandırılmış bir çift akışlı proje yaklaşımı da analiz aşamasının hızlı ve verimli bir şekilde geçmesini ve sürdürülebilir satın alma geliştirme çalışmaları için bir dayanak oluşturulmasını sağlar.
Analiz aşamasında ESCO proje ekibi enerji tüketimini yukarıdan aşağı doğru değerlendirip aşağıdan yukarı doğru analiz ederek optimizasyon potansiyellerini tespit eder:
- Enerji yönetimi fonksiyonunun olgunluğu (Süreçler, araçlar ve organizasyon) ile ilgili derinlemesine bir anlayış geliştirilmeli ve kıyaslanabilir şirket ve endüstrilerle karşılaştırmalı şekilde değerlendirilmelidir.
- Kendi sınıfının en iyisi olma hedeflerindeki boşluklar tanımlanmalı, önceliklendirilmeli ve uygulamaya yönelik bir yol haritası belirlenmelidir.
- Enerji ürünü bazında sürdürülebilir enerji tasarruf potansiyelleri tespit edilmeli ve doğrulanmalıdır.
BAŞARI NASIL ARTAR?
KPMG’ye göre bazı dış etkenler farklı pazarlarda başarı olasılığını artırıyor. Bunlardan ilki müşterilerin konseptle ilgili farkındalığının artırılması. Enerji Performans Anlaşmaları (EPC) konsepti yeterince iyi anlaşılmadığı sürece ESCO’lar gerçek iş anlaşmaları yapmak yerine, yalnızca konseptle ilgili bilgi yayar ve bunları potansiyel enerji son kullanıcılarına satmaya çalışırlar. Bu tür bir farkındalık genellikle enerji verimliliği (EV) konusunda tanıtım faaliyetleri yürüten EV ajansları, hizmet sağlayıcıları ve sivil toplum kuruluşları (STK’lar) gibi yerel düzeydeki kurumsal EV Pazar paydaşları tarafından yaratılır.
Kamu sektörünün bu kavrama veya ihale açmaya hazır olması sayesinde ya da üçüncü taraflarca desteklenen bir girişim aracılığıyla ESCO’ların erişimine açık bir başlangıç pazarının varlığı da başarıyı artırıyor. ESCO’ların, bu tür EV projelerinin finanse edilmesi konusunda son kullanıcılar tarafındaki ilgisizliğin üstesinden gelmesini sağlayabilecek organize bir proje finansman mekanizmasının bulunması da yardımcı olacaktır.
Kaynak: KPMG Gündem