Risk Toplumu ve İş Dünyası

Yeni yıla girmemize artık çok az kaldı. Hem ülkemizde hem de dünyada birçok insanın merak ettiği 2024 yılı henüz gelmeden yaydığı fısıltılarla parmakları panik düğmesinis üstünde dolaştırmaya başladı.

Özellikle ekonomik anlamda nasıl bir yıl olacağı merak edilen 2024 yılı, herkesin çok fazla risk almak zorunda kalacağı bir sene olacağına dair ayak seslerini duyurmaya başladı.  Aslında bakarsanız, risk beklentisi ve paniği sadece 2024 yılı için değil, modern insanın doğuşundan bugüne var olan bir durumdur.

Bende bu yazımda, Alman sosyolog Ulrich Beck tarafından yazılmış “Risk Toplumu” kitabını merkeze alarak, iş dünyası özelinde nasıl karşılık bulabileceğine değineceğim.

Ulrich Beck ve Risk Toplumu

Modern toplumların karşılaştığı yeni ve karmaşık riskleri ele alan Beck, geleneksel tehlikelerin aksine, endüstrileşme, teknolojik ilerlemeler ve küreselleşme gibi faktörlerle ortaya çıkan risklerin toplumu nasıl etkilediğini inceler. Bu kitap, risk kavramının toplumsal ve kültürel dinamiklerle ilişkisini anlamak isteyenler için kuşkusuz önemli bir referans niteliğindedir.

Beck, bu eserinde riskin sadece bireysel değil, toplumsal ve küresel boyutları olduğunu vurgular. Kitap, insanların karşı karşıya kaldığı belirsizlik ve güvensizlik duygularını, modern toplumların yapısını ve politikalarını nasıl etkilediğini detaylı bir şekilde ele alır. Özellikle, teknolojik gelişmelerin ve endüstrileşmenin getirdiği risklerin insanları nasıl etkilediğini ve bu risklerle başa çıkmanın yollarını inceler.

Beck’e göre, endüstriyel dönemdeki risklerden farklı olarak bu yeni riskler, herkesi etkileyebilir, sınırlı zaman dilimlerine sıkışmamıştır ve gelecek nesiller için de geçerlidir. Örneğin, çevresel kirlilik, nükleer enerji, biyoteknoloji gibi konular bu yeni risklerin örnekleridir.

Kitap aynı zamanda, risklerin yönetimi ve kontrolü üzerine kurulu modern toplumların paradoksunu da vurgular. Modernleşmenin getirdiği teknolojik ve bilimsel ilerlemeler, aynı zamanda daha karmaşık ve kontrolsüz risklerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu durum, insanların riskleri anlama, değerlendirme ve bunlarla başa çıkma konusunda yeni bir yaklaşım geliştirmelerini gerektirir.

Risk Toplumu ve İş Dünyası

İş dünyasında, Beck’in risk kavramına getirdiği perspektif, şirketlerin ve yöneticilerin karar alma süreçlerini etkileyebilir. Özellikle çok fazla kritik kararın verileceği önümüzde ki yıllarda Beck’in ortaya koyduğu perspektif yol gösterici olacaktır.

Beck, iş dünyasında karşılaşılan risklerin sadece finansal boyutta değil, aynı zamanda sosyal, çevresel ve etik açılardan da ele alınması gerektiğini vurgular. Şirketlerin yalnızca kâr odaklı değil, aynı zamanda toplumsal ve çevresel etkilerini de göz önünde bulundurarak stratejiler geliştirmesi gerektiğini öne sürer.

Özellikle, küresel oyuncu olan şirketler için, risk kavramı, uluslararası ilişkiler, politik istikrarsızlık, çevresel faktörler gibi unsurların iş stratejilerine olan etkisini gözler önüne serer. Bu da şirketlerin daha duyarlı, sürdürülebilir ve toplumsal beklentilere uygun bir şekilde hareket etmesi gerektiği anlamına gelir.

Beck’in “Risk Toplumu” kitabı, iş dünyasının sadece kısa vadeli kazanç odaklı yaklaşımlarından ziyade uzun vadeli sürdürülebilirlik ve toplumsal sorumluluk anlayışıyla hareket etmesi gerektiğine dair önemli bir perspektif ortaya koyar. Bu da işletmelerin stratejilerini oluştururken riskleri değerlendirirken daha kapsamlı bir bakış açısı benimsemelerine yardımcı olabilir.

Sürdürülebilirlik açısından konuyu ele aldığımızda, iş dünyasının risk algısı ve stratejileriyle birleştirerek ele alınması gerektiğini rahatlıkla ifade edebiliriz. Bu kapsamda, şirketlerin çevresel etkilerini azaltma, toplumsal beklentilere cevap verme ve ekonomik olarak karlı olma arasında denge kurmaları gerektiğini net bir şekilde ifade edebiliriz.

Bu bağlamda, şirketlerin üretim süreçlerinden tedarik zincirlerine, ürün ve hizmetlerden paydaş ilişkilerine kadar birçok alanı sürdürülebilirlik odaklı olarak yeniden gözden geçirmelerini gerektirmektedir.

Yöneticilerin, sürdürülebilirlikle ilgili stratejilerini belirlerken risk yönetimi ve toplumsal beklentilerin nasıl entegre edilebileceğine dair detaylı bir perspektifi ortaya koyması gerekmektedir. Bu da işletmelerin sürdürülebilir başarıları için anlamlı bir katkı ortaya koyacaktır.

PAYLAŞ
İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. Aynı zamanda Yıldız Teknik Üniversitesi'nde İnsan Kaynakları Yönetimi alanında yüksek lisansımı tamamladım. Perakende ve üretim sektörlerinde farklı şirketlerde İnsan Kaynakları Profesyoneli olarak çalıştım. Daha sonra global bir danışmanlık şirketinde İnsan Kaynakları Danışmanı olarak İnsan Kaynaklarının tüm süreçlerinde farklı sektördeki şirketlere danışmanlık verdim. Şuanda bir perakende şirketinde İnsan Kaynakları Müdürü olarak kariyerime devam ediyorum.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here