Gelişmekte olan ülkelerde doğal olarak enerji tüketimi de artmaktadır. Gelişme aşamasında olan bu ülkelerde yatırım potansiyeli yüksektir ve her geçen gün ülkenin ekonomi motorunu çalıştırmak için enerjiye ihtiyaç duyarlar. Hindistan, Brezilya, Endonezya, Çin, Suudi Arabistan, BAE, Güney Afrika vs. gelişmekte olan ülkelerdir. Bu durumda ülkenin yerli enerji kaynağının olması bir hayati mesele sayılabilecek kadar önemlidir. Kendi yerli enerji üretimini sağlayabilen ülkeler birçok anlamda refah elde etmişlerdir. Körfez Arap ülkelerine bakacak olursak, 1938 yılında Suudi Arabistan’da petrolün keşfiyle ülke, ekonomik ve sosyal bir değişime uğradı.
Enerji üretimi, bir ülkeyi ekonomi ve politikada, bölgede veya dünyada söz sahibi yapabilecek potansiyeldedir. Öyle ki daha sonralarda Suudi Arabistan, elinde olan enerji rezervlerini kullanarak dünya çapında iki petrol krizini ortaya çıkardı. Avrupa’dan, birçok ülke Avrupa Birliği’ne girmek için o kadar hevesli olmasına rağmen enerji kaynaklarının getirdiği avantajın da sebep olduğu bir zenginliğe sahip olan Norveç’in AB’ye girmek istememesini de örnek verebiliriz. Enerjinin Norveç’e getirdiği refah, ülkeyi AB standartlarından yüksek standarda sahip bir ülke yaptı. Ayrıca AB’ye girmek için yapılan iki referandumda halk hayır dedi. Bu durum yenilenebilir enerji sektörü için de geçerlidir. Çevreye ve atmosfere zararlı olmadığı ve doğal gaz ve petrol gibi yenilenmeyen enerji kaynaklarına sahip olmayan veya kısıtlı kaynağa sahip olan ülkelere bir alternatif olduğu için her geçen gün üretimi artmaktadır.
Bu yazımda Türkiye’nin yenilenebilir ve yenilenmeyen enerji üretimini inceledim. Türkiye maalesef enerji bakımından dışa bağımlı bir ülkedir. Ayrıca 1980 yılında Türkiye’nin enerji tüketiminde yerlilik payı %54 iken 2015 yılında %24’e düşmüştür. Ama son günlerde Türkiye hem yenilenebilir hem de yenilenmeyen enerji sektöründe üretimi arttırmakta ve sondaj aramalar yapmaktadır. 21 Ağustos 2020 tarihinde sondaj faaliyetlerinin sonucu olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin en büyük doğalgaz rezervini Karadeniz’de keşfettiğini duyurdu. Ayrıca büyük bir rezervin sadece bir parçası olduğunu da vurguladı. Bu durum Türkiye’yi gelecekte ekonomik ve politik olarak ciddi derecede etkileyecektir.
İlk olarak Türkiye’nin yenilenebilir enerji sektöründe nerede olduğunu bakalım.
Doğada hiç bitmeyen, tükenmeyen veya sürekli kendini yenileyen doğal kaynakların kullanılmasıyla elde edilen enerjiye yenilenebilir enerji denir. Güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, hidroelektrik enerjisi, jeotermal enerjisi, dalga enerjisi, biokütle enerjisi ve hidrojen enerjisi yenilenebilir enerjileridir.
Türkiye, yer küresinde 36° – 42° güney paraleller ile 26° – 45° doğu meridyenleri arasında yer alıyor. Dolayısıyla güneş enerjisi, rüzgâr enerjisi, hidrolik enerjisi vs. gibi yüksek yenilenebilir enerji potansiyeline sahiptir. Bu sektörün kalkınması ülke açısından ekonomik ve istihdam avantajlarının yanında hem enerji bakımından dışa bağımlılığını azaltmış olur, hem de çevreye zarar veren enerji kaynaklarına alternatif olur. EY tarafından hazırlanan “Yenilenebilir Enerji Ülke Çekiciliği Endeksi”ne göre Türkiye 2018 yılında 17. Sırada yer alıyor.
Türkiye kısıtlı yenilenmeyen enerji kaynaklarına sahiptir fakat bunun yanında yenilenebilir enerji bakımından yüksek potansiyele sahip bir ülkedir. Dolayısıyla yenilenebilir enerji üretiminde önemli yatırımlar yapmaktadır. 2018 rakamlarına göre Türkiye yenilenebilir enerjisinde %24,3 artış kaydetti. 2024 yılına kadar %50 büyüyerek Avrupa’nın ilk 5 ülkesi arasında girmeyi planlamaktadır. Türkiye’nin 2024 yılında kadar %50 büyümesini öngörürsek, dünyada 11. Sıraya girmiş olacak.
Güneş enerjisi Türkiye’de en çok kullanılan yenilenebilir
enerji kaynağıdır. Türkiye 2018 yılında 45,3 teravatsaat elektrik üretimini
yenilenebilir enerji yoluyla gerçekleştirdi. Elektrik üretimindeki büyüme oranı
ise %20’dir.
Rüzgâr enerjisi santralleri ise, özellikle Marmara ve İç Anadolu bölgelerinde çokça kuruludur ve her geçen gün de sayısı artmaktadır. 2020 yılında Türkiye’nin en büyük rüzgâr tüneli projesi (RÜZGEM) de açılmaya bekleniyor.
Türkiye’nin bir diğer önemli yenilenebilir enerji kaynağı ise hidroelektrik enerjisidir. Kurulan barajlar sayesinde Türkiye önemli miktardaki elektrik ihtiyacını gidermiş oluyor. Jeotermal enerjisinde Türkiye dünya potansiyelinin %8’ine sahip olarak bu sektörde doğal olarak ciddi bir avantaj elde etmiş durumdadır.
Şimdi ise
Türkiye’nin yenilenmeyen enerji kaynaklarından bahsedelim.
Doğada belli
bir miktar bulunan, tüketimle zaman içerisinde biten ve geri dönüşü olmayan
enerji kaynaklarına yenilenmeyen enerji denir. Fosil yakıt, doğalgaz, bor,
kömür, uranyum vs. yenilenmeyen enerji kaynaklarıdır. Ayrıca bunlar doğaya ve
çevreye de oldukça zararlıdır.
Türkiye, Bor ve Linyit hariç kısıtlı yenilenmeyen enerji kaynaklarına sahip bir ülkedir. Türkiye enerji tüketiminin %60’ı petrol ve doğalgazdır ve neredeyse hepsi diğer ülkelerden temin edilmektedir. Türkiye’ye petrol ve doğalgaz ithalatı her yıl 30-40 Milyar dolara mal oluyor. Bu durum ülkenin cari açık ve ticaret dengesini oldukça etkilemektedir.
Türkiye son zamanlarda Karadeniz ve Doğu Akdeniz’de sondaj faaliyetlerine hızlandırmıştır. Fatih, Kanuni ve Yavuz sondaj gemileri ile Barbaros Hayrettin ve Oruç Reis sismik araştırma gemileri enerji arama faaliyetlerini hızla sürdürüyorlar. 20 temmuzda başlatılan Fatih Sondaj gemisinin Tuna-1 alanında yaptığı sondaj faaliyetinin sonucu olarak Karadeniz’de 320 milyar metreküp doğalgaz rezervi keşfedildi. Daha önceden Türkiye’nin sondaj faaliyetlerinin göstermelik olduğunu iddia eden birçok uluslararası basınlarda da büyük yankı buldu. Bu rezerv, Türkiye’nin 7-8 yıl doğalgaz ihtiyacına denk gelmektedir. Ayrıca keşfedilen rezerv, başka büyük bir rezervin var olduğunun habercisidir. Bu rezervin 2023 yılında üretime geçirilmeyi hedefleniyor. Üretime geçirildikten sonra doğalgaz ithalatından en az %20 düşüş bekleniyor. Türkiye her yıl 11-15 Milyar dolar değerinde Rusya, Azerbaycan ve İran ülkelerinden doğalgaz ithal ediyor. Dolayısıyla bu durum Türkiye’nin cari açığını ve Türk lirasını pozitif yönde etkileyecektir.
Türkiye’de ayrıca petrol üretimi de yapılmaktadır. Fakat ülke ihtiyacının 1/7’sini karşılamakta. Gerin kalan kısmı Irak, Rusya, İran, İsrail ve Hindistan’dan ithal edilmektedir. Şunu belirtmemiz gerekiyor ki Türkiye’nin petrol arama çalışması Osmanlı dönemine kadar uzanıyor. 1901 yılında Sultan II. Abdülhamid kendi şahsi parasıyla, Alman mühendisi Paul Graskoph ve Habip Necip Efendi’nin yer aldığı bir heyeti oluşturarak Kerkük ve Musul bölgelerini kapsayan bir alanda petrol arama talimatını veriyor. Arama sonrası petrol haritası çıkarılıyor fakat üretime geçirilemiyor. I. Dünya savaşı sonrası Osmanlı’nın dağılmasıyla bu bölgeler İngilizlerin eline geçiyor. Cumhuriyet kurulduktan sonra Türkiye bu bölgelerden çıkan petrolden hak iddia ederek 25 yıllığına petrolden payını almış oluyor.
Kömür üretiminde
Türkiye 2011 yılında 73 milyon tona ulaşmıştır. Türkiye’nin Zonguldak, Amasra
ve Ereğli illerinden kömür elde ediliyor. Türkiye’nin en zengin yenilenmeyen
enerjisinden birisi ise linyittir. Türkiye’nin birincil enerji üretiminin
%50’si linyittir. Afşin, Tavşanlı, Elbistan, Seyitömer, Soma, Yatağan, Saray,
Aşkale, Amasya, Aydın ve Yozgat’ta linyit kaynakları bulunmaktadır.
Türkiye bor
madeni bakımından çok zengin bir ülkedir. Dünyadaki tüm bor rezervlerinin %70’i
Türkiye’nin Ege bölgesinde bulunmaktadır. Bu maden, temizlik malzemeleri,
beyazlatıcı ürünleri ve sertliğinden dolayı savunma sanayisinde de
kullanılıyor.
Nükleer
enerjide Türkiye 9.129 ton uranyum rezervine sahiptir. Ayrıca Türkiye’de Akkuyu
Nükleer Güç Santrali ve Sinop Nükleer Güç Santrali inşa edilmektedir.
Dünyada kalan petrol rezervlerin ömrü 54 yıl, kömür 112 yıl ve doğal gaz 64 yıldır. Pek çok ülke yenilenmeyen enerji kaynaklarıyla refaha kavuşmuş, hem sosyal hem de siyasal değişime uğramıştır. Öyle ki zamanında dünya çapında kriz çıkaracak güce kavuşmuş ülkeler vardır. Fakat bu kaynakların bitmesi ve tüm rezervlerin tükenmesiyle, ekonomisi yenilenmeyen enerjiye dayalı ülkeler için durumun negatif yönde değişeceğini gösteriyor. Bugün yüklü miktarda yenilenmeyen enerjiye sahip olan ülke kazanan ise yarın böyle olmayacaktır. Alternatif yolları kullanarak ve yenilenebilir enerji üretimini arttırarak yüklü miktarda yatırım yapan ülke tabi ki kazanan ülke olacaktır. Böylelikle de yenilenebilir enerjinin ne kadar önemli olduğunu anlatmış olduk.