MIT’de İklim Çalışmaları İçin Yeni Merkez İnşa Edildi

MIT’nin Cecil ve Ida Green Binası (Bina 54), Cambridge, Massachusetts’teki en ikonik yapılardan biri olarak görülüyor. 21 katlı bu beton yapı, MIT Yer, Atmosfer ve Gezegen Bilimleri Bölümü’ne (EAPS) ev sahipliği yapıyor ve şehri kuşbakışı gören kendine özgü küresel radar kubbesiyle tanınıyor. Ünlü mimar ve MIT mezunu I.M. Pei tarafından tasarlanan bina, uzaktan etkileyici görünse de yakın mesafeden bakıldığında altındaki iki katlı açık hava alanının karanlık, soğuk ve rüzgarlı doğası nedeniyle oldukça sevimsiz olduğu söyleniyor. Bu alan, EAPS’nin ofislerine, laboratuvarlarına ve sınıflarına giden bir geçiş yolu olarak kullanılıyordu, ancak öğrenciler ve personel için pek de kullanılan bir yol olmadığı görülüyor. EAPS bölüm başkanı Robert van der Hilst, bu alanın kampüsteki en rüzgarlı yerlerden biri olduğunu ve insanların burada kaybolarak gün boyu görünmez hale geldiklerini belirtiyor.

Bu sorunların giderilmesi amacıyla, bina 60 yıl sonra dramatik bir dönüşüm geçirdi ve altındaki güneş almayan alan, yeni inşa edilen camdan bir yapı ile dolduruldu. Bu yapı, önceden soğuk ve karanlık olan alanı tamamen değiştirdi. Yeniden tasarlanan alan, LEED-platin sertifikasına uygun olarak inşa edildi ve Tina ve Hamid Moghadam Binası (Bina 55) adı verildi. Yeni yapı, Bina 54’ün hemen yanında yer alıyor ve cam cephesi sayesinde iç mekanı hem açıyor hem de dışarıdaki güneş ışığını ve yeşil alanları yansıtıyor. Bu cam yapı, ağır beton binaların bulunduğu alanda hafif ve şeffaf bir kontrast oluşturuyor.

Yeni yapılanma, EAPS’nin merkezini yeniden tanımlamanın ötesine geçti. MIT’nin dağınık yapısı içinde, Moghadam Binası, öğrencilerin, bilim insanlarının ve mühendislerin iklim ve çevre üzerine çalışmalarını paylaşabilecekleri yeni bir fiziksel merkez haline geldi. MIT Başkanı Sally Kornbluth, bu yeni yapının şeffaflığının ve açıklığının, bina içindeki insanlara dikkat çektiğini ve bu alanın topluluk kültürüne yer açtığını belirtti. Ayrıca, bu yeni yapı, MIT’nin kısa bir süre önce başlattığı İklim Projesi ile bağlantılı olarak, iklim değişikliğine yönelik cesur çözümler geliştirme amacına hizmet edecek bir merkez olma niteliği taşıyor.

Van der Hilst’in bu yeni yapı için ilk başta belirlediği vizyon, disiplinler arası işbirliğini mimari açıdan gösterebilmekti. EAPS’nin uzun süredir MIT-WHOI Ortak Programı’nın yönetim merkezi olması, bu bina ile daha da güçlendi. Bu program, Woods Hole Oşinografi Enstitüsü ile işbirliği içinde bir yüksek lisans programı sunuyor. Moghadam Binası’nın eklenmesiyle birlikte, MIT Çevre Çözümleri Girişimi (ESI) de bu alanda yer aldı. ESI, kampüs genelinde yer sistemi bilimi, kentsel altyapı ve sürdürülebilirlik konularında eğitim, farkındalık ve yenilikçi çalışmalar yürütüyor. Ayrıca, bu yeni yapı, Terrascope adlı birinci yıl öğrenim topluluğunu da bünyesine kattı. Bu topluluk, öğrencileri gerçek dünya çevre sorunlarını ele almaya teşvik ediyor.

Bu binanın inşaatı, aynı zamanda Green Binası’nın uzun zamandır beklenen yenilenmesiyle paralel ilerledi. Bu proje, Van der Hilst’in öncülük ettiği çok yıllık bir bağış toplama kampanyasıyla mümkün oldu. Proje, Tina ve Hamid Moghadam’ın yaptığı büyük bağış sayesinde Kasım 2021’de başlatılabildi. Hamid Moghadam, dünya çapında 1.2 milyar metrekarelik depolar ve lojistik altyapı sahibi olan Prologis’in başkanı ve CEO’sudur. Moghadam, iklim ve çevre inovasyonuna olan bağlılığıyla tanınıyor ve bu nedenle EAPS için mükemmel bir destekçi oldu. Prologis binalarına yerleştirilen güneş panelleri sayesinde şirket, ABD’deki ikinci en büyük yerinde güneş enerjisi üreticisi konumunda bulunuyor. Moghadam, iklim değişikliği sorunlarını çözmenin, sağlam ekonomi ve yatırım getirisiyle çelişmek zorunda olmadığını belirtiyor.

Moghadam Binası, çevresindeki ağır beton yapılara tezat oluşturan hafif ve ferah bir tasarıma sahip. Bu yeni yapı, doğa olaylarının canlı görüntülerini içeren büyük bir video duvarı ve çok amaçlı bir alan sunuyor. Binanın iç mekanı, esnek bir şekilde tasarlanmış ve bilimsel konferanslardan topluluk etkinliklerine kadar çeşitli amaçlar için kullanılabiliyor. Van der Hilst, bu alanı “kampüs oturma odası” olarak tanımlıyor ve öğrencilerin bu alanda çalışma ve sosyalleşme fırsatı bulabileceğini belirtiyor.

Binanın ikinci katı da benzer şekilde esnek bir şekilde tasarlanmış ve son teknoloji eğitim teknolojileri ile donatılmış üç sınıfı içeriyor. Bu sınıflar, büyük bir alan olarak birleştirilebiliyor ya da küçük tartışma odalarına dönüştürülebiliyor. Bu esneklik, binanın gelecekteki deneyimlere açık olmasını sağlıyor.

Binanın tasarımı, mimar AW-ARCH tarafından hafif bir dokunuşla yapıldı ve etrafındaki çevreye duyarlı bir yapı oluşturuldu. Binanın cam cephesi, günün saatine ve ışık kalitesine bağlı olarak yansıtıcı ve şeffaf bir görünüm alabiliyor. Bu da binanın, etrafındaki doğa ve ışıkla sürekli bir etkileşim içinde olmasını sağlıyor.

Son olarak, binanın bir diğer önemli özelliği, Julian Charrière’nin “Everything Was Forever Until It Was No More” adlı sanat enstalasyonudur. Bu eser, insanlığın çevremizle olan karmaşık ilişkisini ve doğal dünyanın zaman içindeki dönüşümünü ele alıyor. Charrière’nin eserleri, yeni Bina 55’in çevre temasıyla mükemmel bir uyum içinde olup, içindeki araştırmaların değerini vurguluyor.

Bu kapsamlı dönüşüm, MIT’nin iklim değişikliği ve çevre konularındaki öncü rolünü desteklemekte ve bu alanlardaki bilimsel araştırmalara ev sahipliği yapmaktadır. Van der Hilst’in vizyonu, disiplinler arası işbirliğini teşvik etmek ve öğrencilere, bilim insanlarına ve mühendislere ilham veren bir alan yaratmak üzerine kuruludur. Bu yeni yapı, MIT’nin kampüsünde iklim ve çevre konularında çalışanlar için bir buluşma noktası olmayı vaat ediyor.

 

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here