Gelir dağılımı, bir bölgenin gelirinin o bölgenin nüfusuna
nasıl dağıtıldığını gösterir. Dünya genelinde gelir dağılımı eşitsizliği her
geçen gün artmaktadır. Bunun birçok nedeni olmakla birlikte başlıca sebepleri
özellikle 1980’li yıllardan itibaren liberalleşmeyle devletlerden çok özel sektörün ekonomide söz
sahibi olması yani deregülasyon politikaların uygulanması, teknolojinin gelişmesiyle
birlikte üretim sistemlerinin otonomlaşması ve buna bağlı olarak vasıfsız işgücüne
duyulan ihtiyacın azalması, vasıfsız işgücünün istihdamının azalması olarak
bazı nedenler sayılabilir.
Yazımda gelir
eşitsizliğinden bahsederken sektör geliri veya bölgesel geliri değil, bireysel
geliri baz alarak gelir dağılımı eşitsizliğinden bahsedeceğim. Gelir dağılımını
anlamak açısından Lorenz eğrisi, Gini Katsayısı, Pareto Kuralını açıklamaya
çalışacağım.
LORENZ EĞRİSİ
1905 yılında Amerikan İstatistikçi Max Otto Lorenz tarafından
geliştirilen, gelir oranının nüfus oranına nasıl dağıldığını gösteren bu eğriye
‘yoğunlaşma eğrisi’ de denmektedir. Bu modelde dikey eksende hanehalkının
gelirinin yüzdesi kümülatif bir şekilde 20,40,60,80 ve 100 şeklinde eşit
yüzdeliklere ayrılır. Yatay eksende ise nüfusun yüzdesi kümülatif bir şekilde
20,40,60,80 ve 100 şeklinde eşit yüzdeliklere ayrılır.
Lorenz eğrisinde herkesin gelirden eşit pay aldığını ifade
etmek için 45 derecelik bir doğru çizilir. Bu doğruya ‘tam eşitlik doğrusu(OL)’
adı verilir. Bu doğru aslında hiçbir ülkenin gelir dağılımı durumunu
yansıtmamaktadır yani hayali bir doğrudur. Çünkü hiçbir ülkenin gelir
dağılımının eşit dağılması mümkün değildir. Eşitlik doğrusunun çizilmesindeki amaç,
aynı model üzerine çizilen ülkenin gelir dağılımının( lorenz eğrisinin) eşitliğe
ne kadar yakın ne kadar uzak olduğunun kolayca anlaşılması ve hesaplanmasıdır.
Bir ülkenin gelir dağılımı az eşitsizse tam eşitlik doğrusuna yakın, çok eşitsizse tam eşitlik doğrusuna uzak olacak ve gerilmiş yaya benzer bir şekil alacaktır.
GİNİ KATSAYISI
Gini Katsayısı 1912 yılında ekonomist Corrado Gini
tarafından geliştirilmiştir. Gini Katsayısı Lorenz eğrisinden hareketle
hesaplanır. 0 ile 1arasında bir değer alır. Bu değer 0’a yaklaştıkça gelir
dağılımındaki eşitlik artarken, 1’e yaklaştıkça gelir dağılımındaki eşitsizlik
artar. Bir ülkede ortalama en yüksek gelire sahip olanlar ile ortalama olarak
en düşük gelire sahip olanların geliri arasındaki fark ne kadar azsa o ülkede
gelir dağılımı o kadar eşite yakın dağılır.( Gini katsayısı düşüktür.)
Gini Katsayısı bir
ülkenin gayrisafi yurtiçi hasılası hakkında bir bilgi vermez. Sadece bir
ülkenin gelir dağılımının ne kadar eşit dağıldığını gösterir. Gini Katsayısı
fakir bir ülkede düşük, zengin bir ülkede yüksek olabilir.
Gini Katsayısı hesaplanırken yukarıdaki eğriden
yararlanılır. B bölgesinin toplam alana bölünmesiyle bulunur.
Gini
Katsayısı= B/(B+A)
1950-1960 yıllarında dünya genelinde Gini Katsayısı 0,44 ile0,46, 1960-1970 yıllarında 0,45 ile 0,48, 1970-1980 yıllarında 0,45 ile 0,47 arasında dalganırken, 1980 yılında 0,46 seviyelerinde, 1990 yılında 0,51 2000 yılında 0,54 olarak hızlı bir şekilde artmıştır.
Yukarıdaki grafikte
2015-2019 yıllarına ait OECD verilerinden gelir eşitsizliğini göstermek
amacıyla bazı ülkelerin Gini katsayısı verilmiştir.
Dünyada gelir dağılımının diğer ülkelere kıyasla daha eşit
dağıldığı ülkeler İsveç, İsviçre, Norveç, Finlandiya, İzlanda gibi Kuzey Avrupa
ülkelerinin yanında Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Slovak Cumhuriyeti, gelir
dağılımının en eşitsiz olduğu ülkeler ise Güney Afrika, Romanya, Şili, Meksika
gibi ülkeler olduğu görülmektedir.
Ülkelerin Gini katsayılarına bakıldığı zaman gelir
dağılımının daha eşitsiz olduğu ülkelerin genel olarak gelişmekte olan ülkeler olduğunu
görmekteyiz ve bu ülkelerde eğitim seviyesinin düşük olduğu, ülkenin
kalkınmasında önemli rol oynayan şirketlerin karının daha yüksek olması için
kurumlar vergisinin düşük olduğu, kayıt dışı ekonominin yüksek olduğu, bazı
kesimlere tanınan ayrıcalıkların fazla olması, sosyal devlet anlayışından çok
yetersiz olduğu görülmektedir.
Gelir dağılımının diğer
ülkelere göre daha eşit dağıldığı ülkeler ise gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler
olarak olduğunu görmekteyiz bu ülkelerde kadın-erkek eşitliğinin olduğu, eğitim
seviyesinin yüksek olduğu, çalışan haklarının korunduğu görülmektedir.
OECD’nin verilerini de destekler nitelikte olan, Kuznets
tarafından ortaya atılan ‘Ters U
Hipotezi’ne göre gelir düzeyi çok düşük ülkelerden orta gelirli ülkelere
gidildikçe gelir dağılımındaki eşitsizliğin arttığı, orta gelirli ülkelerden
yüksek gelirli ülkelere gidildikçe ise dağılımdaki eşitsizliğin azaldığı tespit
edilmiştir.
PARETO KURALI
Pareto
kuralı, 80 e 20 kuralı olarak da bilinir. 1906 yılında İtalyan ekonomist
Vilfredo Pareto tarafından gelir eşitsizliğini ifade etmek için ortaya atılmış
bir teoriydi. Bu kurala göre dünya servetinin %80’i dünya nüfusunun %20sinin
elinde bulunmaktadır.
Pareto kuralı günümüzde gelir dağılımını ifade
etmek dışında birçok alanda da kullanılmaktadır. Örneğin: bir şirketin
hasılatının %80’i satışların %20’sinden sağlanmaktadır, bir öğrencinin
başarısının %80’i çalışmasının %20’sini oluşturur. Kısacası bu kural sonuçların
%80’i, eylemlerin %20’sinden kaynaklandığını ifade ermektedir. Bu oran 80-20 olmak
zorunda değil,75-15,65-35 olarak da ifade edilebilir.
Oxfam yardım kuruluşunun 2018 yılı raporuna göre dünyada en zengin 26 kişinin servetinin dünyanın en yoksul %50’sine eşit olan 3,8 milyar insanın malvarlığına eşit olduğu tespit edilmiştir. Yine dünyanın en yoksul %50’sine eşit olan 3,8 milyar insanın gelirinin %11 azaldığı ve en zengin %1’lik kesimin gelirinin %12 arttığı ve dünyanın en zengin 10 ülkesinin gelirinin en fakir 10 ülkenin gelirinin 77 katı olduğu gözlemlenmiştir.
2018 Dünya Eşitlik Raporu’na göre, 2016 yılında en üst %10’luk dilimin toplam ulusal gelirden aldığı pay Avrupa’da %37, Çin’de %41, Rusya’da %46, Kanada ve ABD’de %47,Sahraaltı Afrika’da %54, Brezilya ve Hindistan’da %55 Ortadoğu’da %61’tir. Bu payın değişimine bakıldığında %10’luk dilimde aldığı pay 1980 yılında%31 iken 2015 yılında %55 olarak en çok artan ülke Hindistan’dır. Bu payın en az değiştiği ülke ise Sahra altı Afrika ülkeleridir.
Aynı raporun 2017 yılı verilerine göre dünyada en üst %1’lik kesiminin küresel gelirden aldığı pay 1980 yılında %16 iken 2015 yılında %22 olmuştur. En alt %50’lik kesimin payı ise 1980 yılında %8 iken 2015 yılında %10 olmuştur. Bunun dışında 1970-2016 yıllarında özel sermayenin %150’lerden %750 seviyelerine kadar artmış, kamu sermayesinin ise %50’lerden -%50’lere düştüğü görülmektedir. Bu oranlar yukarıda da bahsedildiği gibi liberalleşmenin bir sonucu olarak karşımıza çıkmıştır.
Grafikte verilen en üst dilimler Çin, Avrupa ve ABD’yi
temsil etmektedir. Grafikten de anlaşılacağı üzere servetin çoğunu elinde
bulunduran kesimin küresel gelirleri 2017 yılından sonraki yıllarda senaryoya
göre devamlı artmakta ve orta sınıfın küresel gelirden aldığı pay azalmaktadır.
2050 yılını gelindiğinde ise en düşük %50’lik dilim kişi başına yıllık gelirin
4,500 Eurodan 9.100 Euroya yükseleceği tahmin edilmektedir.
Raporda ayrıca servetten alınan vergilerin vergi cennetlerinde çok düşük olması hatta vergi alınmaması gelir eşitsizliği arttıran önemli unsurlardan biri olarak ele alınmıştır. Vergi cennetlerinde tutulan vergilerin küresel gelirin %10’una tekabül ettiği gözlemlenmiştir.
KAYNAKÇA:
https://wir2018.wid.world/files/download/wir2018-summary-turkish.pdf
https://data.oecd.org/inequality/income-inequality.htm#indicator-chart
http://iresearch.worldbank.org/PovcalNet/home.aspx
https://www.dunya.com/kose-yazisi/secim-sonucunu-gelir-dagilimi-belirledi/420512
http://www.mahfiegilmez.com/2016/09/gelir-daglmnda-son-durum.html