Hemen her toplumda rastladığımız geçim kaygısı,bireyleri henüz küçük yaşlarda etkisi altına almaktadır.Küçük yaşlarda dahi bizlere yöneltilen ‘Büyüyünce ne olacaksın?’ sorusuna toplum içerisinde kabul görmüş meslek gruplarından birini söyleyerek yanıt verirdik.Ve yahut öğrencilik dönemimizi evre evre gözlerimizin önüne getirdiğimizde seneler ilerledikçe ilk günkü hedeflerimizin ne şekilde yön değiştirdiğini görebiliriz sanırım.Bazen kulağa komik gelebiliyor olsa da aslında içler acısı bir durum bizleri bekliyor.İçler acısı olmasının sebebi ergin birer bireye dönüştükçe içinde bulunduğumuz toplumsal yapıyı ve ekonomik seviyeyi gözlemleyebilme ve idrak edebilmemizden kaynaklanıyor.Biz bu yazımızda ilk günden beri olmak istediği yerde olmak istediği kişi olan isimlerden değil;tam aksine zamanla hayallerin yerini nasıl ve neden bambaşka şeylere bıraktığını çözmeye çalışacağımız isimlerden bahsedeceğiz..
Tarihin hemen hemen her evresinde insanlar hayatlarını idame edebilecekleri yollar aramış ve güçleri doğrultusunda kendilerine bir rota çizmişlerdir.Tüm bunların temelinde kişilerin,kendilerini güvende hissetme ve yaşamını sürdürebilme ihtiyacı vardır.Günümüz toplumlarında sıkça görülen ve alıştırılan kolay olana ulaşma arzusu,kişilerin kendilerini güvende hissetme ve geleceğe sağlam bakabilme ihtiyacından kaynaklanmaktadır.Öyle ki insanlar bu kaygılarından dolayı bazen kendi yetenekleri ve istekleri doğrultusunda değil;o kişilere sunulan portföy doğrultusunda işlerde çalışırlar.
Üniversite belki de geleceğimize yön verecek son basamaktır.Bu basamağın sonraki adımını iş seçimi belirler.Üniversite ve okul seçimimiz bizlerin aşması gereken barajlar ile belirleniyor.Yani bir kişinin müzik kulağına sahip olması ve bundan zevk alması değil;geleceğini teminat edebileceği bir bölüm ve okul seçmesi bekleniyor.Ya da insanları dinleyerek onlara yön vermeyi ve tavsiyelerde bulunmayı seven birinin elde ettiği puan ile bu hedefini gerçekleştir(e)memesi o kişinin başka meslek gruplarına yönelmesine sebep olabiliyor.Buradaki ana fikir ise kişilerin geleceklerinin kendileri dışındaki faktörler ile de belirlenebiliyor olmasıdır.
Çalışan bireylerin ayın belirli günlerinde elde edecekleri ücretin ve bu ücretin ne kadar olduğunu bilmeleri sabit maaş olarak adlandırılır.Sabit maaş tutkusu ise henüz literatüre yeni eklenen bir argümandır.Bireyin,herhangi bir kaygı gütmeksizin elde edeceği ücretin farkında olması ve hayat o ücret miktarı kadar şekillendirmesi ve bu durumdan duyduğu hoşnutluk sabit maaş tutkusu olarak nitelendirilir.Gel gelelim bir kişinin sınırları doğrultusunda hayatını şekillendirmesi ve yaşadığı toplum içerisinde sosyal statüsünü belirlemesi her ne kadar kulağa hoş gelse de en başından beri söz ettiğimiz idealler ve istekler sabit maaş tutkusunun oldukça gölgesinde kalıyor diyebiliriz.
Peki ya hayal gücü ve istekler?Büyüklüğü fark etmeksizin bir işi kurmak ve o işin ömrünü olabildiğince uzun tutmak kulağa biraz risk almak gibi geliyor.Elde edilecek karşılıklar (maddi ya da manevi) kişiyi tatmin edebilecek kadar ya da beklentisinin karşılığını veremeyecek kadar başarısız ya da beklemediğinin aksine büyük bir başarılı sonuçlanabilir.Fakat iyi veya kötü yapılan işin sonucundan çok o işin yapılabilmesi için ilk adımı atabilmek önemli..Böylelikle kurum bağlılığı geliştirme sürecinden çok;aidiyet hissedilen kendi işimizi geliştirmeyi tercih edebileceğiz.Ve belki de gerçekleştirme arzusu sonuçların iyi veya kötü olma belirsizliğini gölgede bırakabilecektir.
Kişilerin hayatlarındaki evreler nasıl olursa olsun ihtiyaçlarını karşılayabilmek her zaman en önemli verilen öncelik olacaktır.Bu önceliğin gerçekleşmesi için tutkunun olup olmaması gerektiği her ne kadar tartışmalı olsa da insan yapısı psikolojik olarak bilişseldir ve her zaman mantık temeli çerçevesinde oluşacaktır.Yine de yazımızın anlatmaya çalıştığı şeyin;bireylerin kendilerini nerede ve nasıl görmeyi umduklarına ışık tutmayı amaçlıyor.Çünkü iyi bir yönetici de iyi bir girişimci de iyi bir çalışan da ne şekilde iyi olduklarını bilmelidirler.Kulağa klişe bile gelse ‘Kendinizi beş sene sonra nerede görüyorsunuz?’ sorusuna,hiçbir kaygı gütmeksizin çalıştığım işin bedelini hak ederken görüyorum;ya da risklerin olduğunu kabul ediyorum fakat ben kendi işimi yapıyorum’yanıtını verebiliriz…