İktisada veya piyasa ekonomisine biraz merakınız varsa muhakkak Phillips eğrisini duymuşsunuzdur. Eğer merakınız yoksa da hiç problem değil zaten bu kısa yazı ile Phillips eğrisinin ne olduğunu duymuş olacaksınız. Başlangıçta bu eğriyi ortaya atan istatistikçi ve ekonomist William Phillips’den biraz bahsedeceğim, daha sonra bu eğrinin ortaya atıldığı zaman içerisindeki iktisadı tartışmalara çok kısa değinip, bu eğrinin ne olduğunu anlatarak yazımı noktalayacağım.
1914 yılında doğmuş, Yeni Zellandalı iktisatçı William Phillips, Neo- Keynesyen iktisadi görüşün temsilcilerinden biridir. İktisatçı olması ile bilinen William Philips ilk olarak Elektrik-Elektronik mühendisliği okumuş, daha sonrasında İkinci Dünya Savaşı’ndan dolayı eğitimine devam edememiştir. Fakat savaşın bitmesi ile Phillips eğitimine London Schooll of Economi’de devam etmiş ve bu sırada Keynesyen iktisat üzerine yoğun bir çalışması olmuştur. London Scholl of Economi’den sonra tüm ilgi alakasını ekonomiye veren Phillips, kısa sürede bu okulda ekonomi profesörü olmuştur ve gerçekleştirdiği çalışmalar sonucunda iktisat literatürüne Phillips Eğrisini kazandırmıştır.
Aslında Phillips eğrisini anlattıktan sonra, bugün bu eğrinin geçerliliğinden çok fazla söz edemeyeceğimizi ve çok detaylı bir çalışma olmadığını fark edeceksiniz. Fakat bu çalışmanın yapıldığı dönemde var olan iktisadi tartışmalarının konusu ve bu tartışmayı sürdüren iktisatçılardan kaynaklı döneminde ilgi odağı olmuş bir çalışmadır. Aslında bakarsanız bu tartışmalar Philips eğrisninin ortaya atıldığı 1958 yılından öncesine dayanmaktadır. Hepimizin yakından bildiği İngiliz İktisatçı Keynes ve Avusturya İktisat okulunun en önemli temsilcisi olan Hayek arasında gerçekleşmektedir. Keynes, kendi dönemi içerisinde talep arttırıcı politikaların enflasyon oranında artışlara sebep olabileceğini söylüyor fakat ekonominin içinde bulunduğu eksik istihdamdan kurtulmak için uzun süre beklemeye tahammülü olmadığını, bundan dolayı fiyatlarda gerçekleşecek artışlara karşı göğüs germek gerektiğini ileri sürüyordu. Hatta küçük oranlı bir enflasyonun, ekonomide atıl kapasitelerin canlılığını sağlamak için faydalı olabileceğini savunmaktaydı. Keynes bir taraftan enflasyon ve istihdam arasında bu ilişkiyi kurarken Hayek ise Keynese göre daha farklı düşünmekteydi.
Hayek bu konuda illa “enflasyon ve issizlik” arasında Keynes’in söylediği gibi bir şeye dayanılacaksa onun enflasyon değil işsizlik olması gerektiğini ileriye sürmektedir. Bu tartışmalar, Keynes’in görüşünü sürdürenler ve Avusturya İkstisat Okulu’nun temsilcileri arasında 1950’li yılları ve sonrasında da devam etmiştir. Keynesyen görüşteki iktisatçıların savunduğu enflasyon ve işsizlik arasındaki ilişkinin ampirik bir çalışma hali ise William Philps’in 1958 yılında “Economia” isimli dergide ortaya koyduğu çalışma ile gerçekleşmiştir. Yukarıda bahsettiğim zeminde Keynesyen ekolün temsilcileri böyle bir ampirik çalışmayı görünce bu çalışmaya sarılmış, desteklemiş ve görüşlerini ifade ederken referans almışlardır.
Peki nedir Phillips Eğrisi? Yazının asıl ve son kısmına gelmiş bulunuyoruz. Yukarıda Keynes’in ortaya koyduğu enflasyon ve işsizlik arasındaki ilişkiden bahsedince bir bakıma Phillips eğrisinden de bahsetmiş olduk.
Phillips Eğrisi ilk olarak 1958 yılında Willam Philllips tarafından “Economica” isimli dergide yayınladığı “İngilttere’deki ücret ve işsizlik isimli makalesinde bahsedilmiştir. Philips eğrisinin temelinde ise iki değişken bulunmaktadır. Bunlardan biri enflasyon diğeri ise işsizliktir. Whillim Phillips bu eğriyi oluştururken bu iki değişkeni İngiltere özelinde incelemiştir. Yani İngiltere’deki belirli dönemlerde enflasyon oranları ve işsizlik oranlarına bakarak bu iki değişken arasında anlamlı bir ilişki olduğunu ileriye sürmüştür. Phillips eğrisinin bu iki değişken arasındaki ilişki ile alakalı ortaya koyduğu sonuç; bir ülkede enflasyon oranları yükselirken işsizliğin azalması bir de bunun tam tersi enflasyon düşerse işsizliğin arttığını ileriye sürmektedir. Ve buradan hareketle aslında Phillips şunu ileriye sürmektedir; eğer işsizlik düşük olursa işçiler avantaj sahibi olurlar. İşçiler avantajlı konuma geldiklerinde, işletme sahipleri işçileri elinde tutabilmesi için yüksek ücret vermek durumunda kalacaktır. İşçilerin ücreti artacağı için alım gücü, alım gücü arttığı için talep artacaktır ve fiyat yükselecektir. Fakat bu yükselen fiyat işçiler yüksek ücret aldığı için onları zorlamayacaktır. Yukarıda grafiğe bakarsanız Willim Philips’in birçok değişkeni bir kenara bırakıp sadece bu iki değişken arasında bir ilişki araması çalışmanın bugün çok fazla kabul görmemesini sağlamaktadır. Fakat yukarıda bahsettiğim 1930’lu yıllardaki tartışmalara 1958 yılında Keynesyen sloganı ikinci elden destekler nitelikte bir çalışma olduğu için bulunduğu dönem içerisinde kabul görmüştür. Çünkü bu çalışma ile Keynesyen ekolün savunduğu enflasyon ve işsizlik arasındaki ters yönlü ilişki ampirik olarak kanıtlanmış oldu.
1970’li yıllarda ise Phillips Eğrisini çok kapsamlı bir soyutlama olduğunu ve birçok değişkeni bir kenara bırakmasından dolayı bu eğriyi kabul etmeyen monetarist iktisatçılar “rasyonel bekleyiş teorisini” ortaya atmışlardır. Ve bugün itibariyle Phillips eğrisine baktığımız zaman ise bazı seneler de enflasyon ve işsizlik arasındaki ilişki gerek ülkemizde ve gerek dünyada görülse de bu durumun tüm zamanı kapsayacak bir iddia olduğunu söyleyemeyiz. Ve bugünkü hakim iktisadi görüşü benimseyenler Phillips eğrisini herhangi bir şekilde dikkate almazlar.