Gelişen teknolojiyle birlikte insanların eğilimi de farklılık göstermeye başladı. Globalleşen dünyada artan bilgisayar yazılımları da ekonominin ayrılmaz bir parçası haline geldi. Her alanda teknolojinin getirisi olan bilgisayar yazılımları ve programların önemi arttı. Birçok şirket günümüzde bilgisayar programcısına ihtiyaç duyuyor. Bunun alt basamakları olarak bulut bilişim sistemi ve veri madenciliği perakendecilik, pazarlama, üretim departmanları için oldukça önem taşımaktadır. Bu sistemler sayesinde şirketler müşteri istek ve ihtiyaçlarına tam zamanlı olarak yanıt verebiliyor aynı zamanda ürün ve miktar dengesizliğine karşı bir kalkan oluşturabiliyor.
Bu öngörüyü geleceğe taşıyan ülkelerin başında gelen ABD ve Avrupa’da çocuklara ‘‘kodlama dili’’ eğitimi veriliyor. Gelecekte bütün iş kollarında gerekli olacağını savunarak z kuşağın eğitimi için kodlamanın temel derslerden olacağı savunuluyor. Kodlamanın yeni vazgeçilmez hale geldiği dünyada z kuşağı aktif rol oynayacak. Ancak bu kodlama sisteminin gelişimi sadece teknolojiyle sağlanan bir durum değil. Z kuşağının interaktif düşünmeye yatkınlığı ve hızlı düşünüp hızlı karar verme arzusu kodlama eğilimini arttırıyor.
İşe ilk önce indigo çocuklar ya da kristal çocuklar olarak da anılan z kuşağının özelliklerini irdeleyerek başlayalım. Z kuşağı: hızlı gelişim gösteren, eğitimde kendinden emin duruşları ve kendi disiplinleriyle özdeşleşen bu çocuklar zaman zaman çevre ve ailelerine uyum sağlamakta zorluk çekiyorlar. Bunun için genel itibariyle bu çocuklar daha interaktif, teknoloji ile büyüyen nesil olarak biliniyor. Yani teknolojiyle iç içe büyüyen bu çocuklar, bilginin ve zamanın hızına çok kolay adapte olabilmeleriyle dikkat çekiyorlar.
İşte tüm bu sebepler ve z kuşağının yapısı bilim insanları için yeni bir kapı açtı. Z kuşağı ile özdeşleşecek olan kodlama nedir diye soracak olursanız hemen açıklayalım. Kodlama, bilgisayarlara bir işlemi yerine getirmeleri için izlemeleri gereken yolu adım adım yazılan komutlarla anlatmak olarak tanımlanmaktadır. Telefonlardan araba göstergelerine, bilgisayarlardan termostatlara kadar birçok cihazın içinde yazılımlar, yazılımcıların yazdığı kodlar sayesinde çalışıyor.
Kodlama için yapıtaşı olarak kabul edilen üç unsur bulunuyor. Mantıksal düşünme, problem çözme ve yaratıcılık etrafında temel etmenler birleşiyor. Bu temel etmenlere uyan z kuşağını daha küçük yaşta kodlama alıştırmak için pek çok girişimde bulunuluyor. Oyuncak dünyasıyla birleşen teknoloji devleri yeni işbirlikleri kuruyor. Buna en büyük örnek Lego – Apple işbirliğidir. İki dev şirket çocukları küçük yaşta kodlamayla tanıştırmak için uygulamalar ve oyuncaklar geliştiriyor. Lego’nun Boost adını verdiği serisinde, çocukların yarattıkları oyuncaklara Apple sayesinde hayat vermesini sağlıyor. Burada kodlama için büyük çaba harcanmasının yanında teknolojinin getirileriyle çocuklara yaratıcılık da aşılanıyor. Aynı zamanda bu seri çocukların ilk robotlarını inşa etmelerini de sağlıyor. Böylelikle kendinden daha emin ve güvenilir bir neslin oluşmasına zemin hazırlanıyor.
Google da Project Bloks adını verdiği uygulamasıyla çocuklara kodlama öğretilmesini teşvik etmeye çalışıyor. Bu sistemde beyin bloğu denen temel unsur ile oluşuyor. Beyin bloğu, tüm komut dizisine güç sağlıyor. Zincir şeklinde eklenen küplerle çocuklar müzik çalabiliyor, nesneleri harekete geçirebiliyor veya robotlara çizim yaptırabiliyor.
Bu eğilimin ciddiliğini gören devletler de kodlamayı eğitim müfredatının bir parçası haline getirmek için uğraşıyor. Özellikle ABD bu konuda ciddi çalışmalar sergiliyor. Avrupa ise Dijital Ortak Pazar, Kodlama Haftası ve Avrupa Kodlama Haftası gibi etkinliklerle hem teşviki arttırmayı hedefliyor hem de z kuşağının eğitimine katkı sağlamayı hedefliyor. Türkiye’de de müfredata gireceğine yönelik bilgiler mevcut durumda, 2017 – 2018 eğitim döneminde 1.ci sınıf ile 4. cü sınıf müfredatına ekleneceği açıklaması yapıldı.
Ülkelerinde farkına vardığı bu konuyla birlikte kodlama başta bahsettiğimiz gibi geleceğin mesleklerinin olmazsa olmaz bir parçası haline gelecek. Kodlamayla birlikte teknolojinin getirdiği yeniliklerin ötesinde yeni uygulamalar karşımıza çıkarken zekâ, yaratıcılık ve dişince gittikçe ön plana çıkacak. Hâlihazırda devam eden çalışmaların sadece eğitime başlanmasıyla birlikte değil okul öncesi dönemde hem oyunlarla hem de ailenin verdiği eğitim ile gelecek kuşağa alıştırılması çocukların zekâ gelişimine oldukça katkı sağlayacaktır.
Gelecek kuşakların aydınlık dolu günler görmesi dileğiyle…





























