Üniversiteyi de kazanayım da…” diye başladığınız sınav maratonunun sonuna geldiyseniz ve nihayet üniversiteye yerleştiyseniz işte bu sayfayı tam olarak sizin için hazırladık. Eğitim maratonunda buraya gelebildiyseniz eşten dosttan, dizilerden filmlerden birçok üniversite izlenimi (bakınız üniversite çimleri) edinmişsinizdir. E bir de yorucu bir çalışma temposundan çıktınız, stres üzerine stres yaşadınız. Artık her şeyin bittiğini, nihai hedefe ulaştığınızı mı düşünüyorsunuz? O zaman tecrübeli üniversite öğrencilerinin sizin için hazırladığımı, “hoşgeldiniz” mahiyetinde, “rehber tadında”ya bir göz atalım.
NEREYE OTURACAĞIZ?
Ailesinden ayrı, başka bir şehirde üniversite okuyacaklara öncelikle bol şans diliyoruz. Korkmanıza, umutsuzluğa düşmenize gerek yok. Öncelikle derin bir nefes alın ve sabırla önünüzdeki ilk soruya odaklanın: yurt mu ev mi?
YURTTA KALSAN BİR DERT KALMASAN BİR DERT
Ülkemizde 6.689.185 üniversite öğrencisi var. Ve tabii ki bunların birçoğunun barınma problemi var. Peki bu altı milyon altı yüz bin öğrenci için sizce kaç kişilik KYK kontenjanı var? Tahminlerinizi duyar gibiyiz. Eğer KYK yurtlarında kalmayı düşünüyorsanız sadece 368.736 kişilik KYK yurdu olduğuınu bilmenizde fayda var. Yani her yirmi üniversiteliden yalnızca biri KYK yurduna girebiliyor. Bu yirmiden biri olmak da başvuru sürecinden, yedek ve asil listelerden geçmeyi gerektiriyor.
Diyelim ki yurda girdiniz, o zaman da karşınıza ödemeniz gereken yurt ücreti çıkıyor. Bu seneki KYK ücreti aylık 130 lira belirlenmiş, yani 9 aylık eğitim-öğretim yılı için 1.170 lira. Yani, “hayallerimizi süsleyen üniversite” maceramızda en temel gereksinimlerimizden biri olan barınma için bile pamuk ellerimize cebimize atmamız gerekiyor.
EV BAMBAŞKA BİR DERT
Bir şekilde eve çıkmaya mı karar verdiniz? Yukarıda da söylediğimiz gibi derin derin nefes almaya devam edin çünkü öğrenci olduğunuz için sizi her şekilde soyup soğana çevirmeye çalışan ev sahipleriyle karşılaşacaksın. “Öğrenciye ev” kiralayan bir ev sahibi bulmak başlı başına bir dertken sadece öğrenciye ev kiralayan bir ev sahibine denk gelirseniz bilin ki ortalamanın altında bir eve ortalamanın çok üstünde bir kira isteyecekler. Bu durumda en iyi çözüm, iki odalı olsa da eve maksimum sayıda arkadaşınızla girmek gibi gözüküyor (ev ama yurt gibi ev). Yani öğrenciye rahat etmek yok.
Tabii ki “öğrenci evi”nin yüzyıllar süren birikiminden yararlanmakta fayda var. Faturayı denkleştiremediğiniz için elektriğinizi, karda kışta doğalgazınızı kesmeye gelen çalışanlara “Öğrenciyiz biz, haftaya valla ödeyeceğiz.” diye yalvarmak ilk başta işe yarayabilir ama uzun dönemde bir çözüm olmaz elbette. Doğalgazı daha az yakmak için su ısıtıcısında yumurta yapmayı, ütüde çay demlemeyi deneyebilirsiniz.
YETİŞEMİYORUZ DURAKLARA
Senelerdir yaşadığınız şehrin dışında okumaya gidiyorsanız şehrin en azından sık kullanacağınız kısımlarını öğrenmek hayati önem taşıyacaktır. Ulaşım için öğrenci kartı çıkartmak ve ulaşım ücretlerini öğrenmek, yolda kalmamak ve öğrenci bütçenizi ayarlamanızı kolaylaştırır ama sizi tamamen kurtarmaz. Örneğin İstanbul’da okuyorsanız okula tek vasıta ile gidiyor olduğunuzu düşünelim, sadece okula gidip gelseniz bile ayda yaklaşık 50 lira ulaşıma harcamanız gerekecek. Evet, öğrenci tarifesiyle.
O paranın cepten çıkacağını kabullendikten sonra sık kullanacağınız ulaşım hatlarını ve bu hatların en son saat kaçta bittiğini öğrenmek önemli. Ayda 50 liradan fazlayı ulaşıma harcayacaksınız dedik ama her saatte her yere ulaşabileceksiniz demedik!
HER ŞEYİN BAŞI
Artık ailenizden uzak olduğunuza göre hastalandığınızda geceleri başınızda bekleyen, kolunuzdan tutup doktora götüren aileniz de yanınızda değil. Kampüse, oturduğunuz yere en yakın hastane, sağlık ocağı, eczane nerede bunları öğrenmek yararlı olabilir. Şayet hastalandınız, sigortanız yoksa vay halinize. İlaç almaya gittiğinizde acı gerçekle yüzleşeceksiniz. Ama sigortanız olsa bile o acı gerçek sizi bekliyor çünkü sağlık ocağına bile gitseniz eczanede muayane ücreti ödeyeceksiniz. İyisi mi siz terli terli soğuk suları içmeyin, kapı cam açık yatmayın, bitki çaylarını kendinize dost bilin.
O TABAK BİTECEK!
Artık “O tabak bitecek!” diyen ailemiz uzakta. Başka bir sıkıntımız “Ne yiyeceğim ben?” olacak. Dışarıda yemek yemek hem pahalı hem de uzun süre üniversitelilerin milli yiyeceği patsoya sarmak vücudumuzun direncini düşürecektir. Yakınlardaki esnaf lokantalarını, ev yemeği yapan (ucuzundan) lokantaları keşfetmek ilk elden işe yarayabilir.
Kendi yemeğinizi kendiniz yapmanız tabii ki en iyisi (sadece makarna yapmak yemek yapmak sayılmıyor). Hem artık hobileriniz sorulduğunda büyük bir özgüvenle yemek yapmak diyebilirsiniz.
Bir başka çözüm devlet üniversitesinde okuyorsanız okulun yemekhanesinde yemek olacaktır. Fakat yemekhanede de çeşitli hijyen sıkıntıları yaşanması, lezzetten ve besin değerinden yoksun fakat yağca zengin yemeklerle karşılaşılması oldukça muhtemel. Özel üniversitelerde ise yemekhane fiyatları dudak uçuklatıyor. Özel üniversitede okuyan arkadaşlarımıza okula giderken yanlarında ekmek arası peynirdir, yoldan aldığınız simittir, böyle şeyler götürmelerini tavsiye ediyoruz.
SANAT GÜNEŞİ
Karnımızı doyurduktan sonra biraz da ruhumuzu doyurmanın zamanı. Üniversite belki de çalışma hayatına başlamadan önce bütçeniz el verdiği sürece istediklerinizi yapmanız için son olanağınız. Bu süreci yeni fikirler keşfetmek, arkadaşlarınızla gezmek ve kendinizi geliştirmek için kullanırsanız ne âlâ.
kültür-sanat etkinliklerini takip etmek isterseniz birçok şehirde bu etkinliklerin yetersiz olduğunu göreceksiniz. Bunun yanı sıra bulduğunuz etkinlikler de öğrenci bütçesi için uygun olmayacak. En iyisi siz ucuz etkinliklerin peşinden koşun.
Sinemaya gitmek isterseniz büyük ihtimalle bir alışveriş merkezine gitmeniz, en az 10 lirayı gözden çıkarmanız gerekecek. Yani bize reva görülen “TV’de ilk kez!” denilerek televizyonda yayınlanan, kanalın reyting kaygısına paralel olarak tamamen “piyasa işi” filmleri izlememiz.
Üniversite okuduğunuz şehirde devlet tiyatrosu veya şehir tiyatrosu varsa buralarda tiyatroya gitmek öğrenci bütçesi için ideal. Ama o da ne? Buralarda bazı oyunların sansürlendiğini, seçilen oyunların gün geçtikçe niteliksizleştiğini, oyuncuların düşünceleri nedeniyle işten çıkarıldığını ve nihayet tüm tiyatronun kapatıldığını duyabilirsiniz. (Bu sayfayı hazırlarken Devlet Tiyatroları Genel Müdürü, bu sezon “milli duyguları pekiştirmek için” sadece yerli oyunların sahneleceğini açıkladı.)
Bazı müzelerin ücretsiz günleri mevcut, bu günleri takip ederek müzeleri gezebilirseniz. Birçok sergi de ücretsiz olarak gezilebiliyor. Tüm bunların yanında eğer kültür-sanat etkinlikleri bakımından kısmen zengin bir üniversiteye yerleştiyseniz kaçırmamanız gerekenler listesinin ilk sıralarında üniversitedeki etkinlikler bulunuyor. Eğer üniversitenizde nitelikli etkinlikler için bütçe veriliyorsa, bu etkinlikler yönetim tarafından da engellenmiyorsa koşarak ön sıraları kapabilirsiniz.
BİRTAKIM KİTAP İŞLERİ
Öğrenci bütçesini en çok sarsan alanlardan biri de ders kitaplarını toparlamak. Öyle kitaplar var ki fiyatlarını duyunca ceplerimizin alev almasına, gözlerimizin yuvalarından fırlamasına, kalp krizleri geçirmeye engel olamıyoruz. Zaten yurttur, evdir, ulaşımdır derken cebimizde kalan üç kuruş parayı da dersleri geçmek için kitaplara yatıracağız, başka çare yok. Mu acaba? En iyisi diğer öğrencilerin kitap işini nasıl hallettiğini öğrenmek.
Kitapları bulmanın bir alternatifi en yakın fotokopicinin yolunu tutmak olabilir. Ama fotokopi dedik diye de hemen en ucuzundan bu işi hallederiz diye düşünmeyin. Üniversite kampüsünün dibine konuşlanmış, avını bekleyen bir fotokopiciden çeşitli vahşi etoburların bile koşarak kaçtığı görülmüştür. Başka yerde çok daha ucuza alabileceğiniz fotokopi kitaba burada daha fazla para verirsiniz.
İkinci, üçüncü, kırkıncı el ders kitapları bulma şansınız varsa balıklama atlayın. Altı çizilmiş, üstüne not alınmış kitaplar en makbul olanıdır, hemen burnunuzu kıvırmayın. Zira bu notlar ve kitabın önemli kısımları sınavlarda karşınıza çıkabilir.
Kullandığınız bir kitabı seneye başkasına vermeyi ihmal etmezseniz belki şirinleri bile görebilirsiniz.
KÜTÜPHANELERDE SABAHLAMAK
Kütüphaneleri kullanmayı alışkanlık haline getirmek maddi açıdan sizi rahatlamakla kalmaz aynı zamanda yeni ufuklara yelken açtırır tozlu yapraklarda. İstediğimiz her kitabı, her dergiyi satın almak bir öğrenci için imkansızken kütüphanelerin bu imkanlarını kullanmak hiç de zor değil.
Donanımlı bir kütüphaneden yararlanmak böyle tatlı bir şeyken o kütüphaneyi bulmak kolay değil. Ülkenin gündeminden oldukça etkilenen üniversitelerde birçok kütüphanenin bakımsız, yetersiz ve bilimsel olmayan kitaplarla doldurulduğunu fark edeceksiniz.
Not: Sınav haftalarında ders çalışmak için kütüphaneleri ziyaret etmeyi unutmayın.
ÖĞRENCİ KULÜPLERİ
İlgi alanınıza göre üniversitenizde bulunan öğrenci kulüplerine katılmak hem kendinizi geliştirmenizi sağlar hem de arkadaş edinmenizi sağlar. Öğrenci kulüpleri, aynı zamanda okuldaki öğrenci iradesinin toplandığı ve zaman zaman buralardan öğrencilerin harekete geçtiği topluluklardır.
Ama maalesef ki üniversitelerdeki mükemmel özgürlükçü (!) ortam, öğrenci kulüplerini de es geçmiyor. Birçok üniversitede kariyerist kulüpler çılgın bütçelerle etkinlikler düzenlerken öğrencilerin kendi emekleriyle yürütmeye çalıştığı kulüpler, üniversite yönetiminin baskılarına maruz kalabiliyor. Örneğin, herhangi bir üniversitede içinde bulunduğunuz öğrenci kulübüyle muhalif sayılabilecek bir yazarı okulunuza söyleşiye çağırdığınızda yönetimin etkinliği yaptırmamak için çeşitli baskılar uyguladığına ilk elden şahit olabilirsiniz.
“MEZUN OLUNCA NE YAPACAKSIN YAVRUM?”
Zorlu sınavlardan, stres dolu bir yıldan, üniversite hayatının binbir çetrefilli yollarından geçmiş olabilirsin ama yine de akraba ziyaretine gittiğinde “Mezun olunca ne yapacaksın yavrum?” sorusunu duyduğunda yüzünde oluşacak kaygı ve şok belirtilerini görebiliyoruz. Bir süre etrafta göz gezdirerek soruyu geçiştirmeye çalışabilirsin ama bu sorudan kaçış yok. Bir de “kolunuzda bir altın bilezik” olarak sayılmayan bir bölümde okuyorsanız şimdiden geçmiş olsun.
Öte yandan istatistikler üzücü gerçekleri anlatıyor. 2015 istatistiklerine göre her dört işsizden biri üniversite mezunu. Toplamda 775.000’den fazla üniversiteli işsiz varken bu sorunun bizdeki karşılığı “Önümüzdeki maçlara bakacağız teyzeciğim.”den öteye gidemiyor.
CİVCİV ÇIKABİLİR, KUŞ ÇIKABİLİR
Özgürlüklerin diyarı(!) üniversiteye girdikten sonra birkaç noktaya daha dikkat etmek gerekebilir.
Devlet üniversitelerinde eğitimin ücretsiz olduğunu mu sanıyordunuz? İkinci öğretime yerleştiyseniz maalesef ki bu sizin için doğru değil. 700 lira ile 2500 lira arasında değişen harç ücretiniz hayırlı olsun.
Derslerini severek dinlediğiniz hocanıza bir gün içinde “barış” geçen bir bildiriye imza attı diye soruşturma açılabilir. Daha da ötesi bu hocanız gözaltına alınabilir, tutuklanabilir.
Kampüs içinde bir şekilde afiş asmak, herhangi bir eylem düzenlemek isterseniz savunma vermek için çağrılabilirsiniz. Bonus olarak polis müdahelesiyle karşı karşıya kalabilirsiniz.
Rektörlük seçimlerinde birinci sıradaki aday yerine alt sıralardan bir aday cumhurbaşkanı tarafından atanabilir, bunun üzerine öğrenciler olarak sessiz kalmak istememeniz üzerine yine çeşitli sıkıntılar yaşayabilirsiniz.
Yaz okulundan ders almanız gerekirse kredi başı ücreti üçle çarpmak geceleri kabusunuz olabilir. Yaz okulu gibi derslerinizi vermek ve okulu çok uzatmadan mezun olmanızı sağlayan bütünlemeler bir anda, hiçbir şekilde öğrencilerin fikri dikkate alınmadan kaldırılabilir.
Demek istediğimiz şu: Heyecanı bol üniversite yaşamına hoşgeldiniz!
Kaynak: Evrensel.net