Bakmak ile görmek arasında dağlar kadar fark vardır. Bilinen bu gerçek pazarlamada da karşımıza çıkıyor. Baktıklarımızı aslında görmüyor, görsek bile farkında olmuyoruz. Nasıl mı?
Pazarlama son yıllarda Everest Dağı’nın zirvelerinde yaşıyor desek haksız sayılmayız. Dijitalleşme ile öyle gelişti ki yetişmek mümkün değil. Her geçen an yeni bir gelişme ile karşı karşıya kalıyoruz.
Sonra geri dönüp nasıl yani bu böyle miydi bile diyoruz.
Hazırsanız kemerleri bağlayın, başlıyoruz.
Gözünüzün önüne saat reklamlarını bir getirin. Hiç düşündünüz mü saat reklamlarında neden hep saat 10:10 dur. Ya da reklamlarda buna hiç rastladınız mı? Hala büyük bir çoğunluk bunun farkında bile değil. Gelin şimdi hep birlikte bu konuyu ele alalım.
Yıllardır çok bilinen saat reklamlarına dergilerde, gazetelerde, reklam portallarında görüyoruz. Ajanslar bize hiç fark ettirmeden sanki sözleşmişler gibi hepsi 10:10 ibaresini kullanıyor. Akrep ile yelkovanın ahenk içinde dansının tek karesini bütün markalar kullanıyor.
Saat genel kullanımı olarak bir araçken günümüzde popülerlik göstergesi olarak da kullanılıyor. İşte yıllardır süregelen bu deneyim için ajanslar alt metinde bizleri etkiliyor. 10:10 ibaresi için onay yani tik işaretini baz alıyor. Onaylanmışlık hissi alt metinle biz müşterileri etkiliyor. Aynı zamanda gülümseme, güven, zafer işareti, başarmışlık hissi gibi anlamlara da geliyor. Bu imaj markanın konumunu güçlendirip aynı zamanda markaya güven katıyor.
İnsanları o saati edinmeye ve kendi kollarında istemeye yöneltiyor. Bir diğer görüş ise akrep ve yelkovanın marka adını çerçevelediği için kullanıldığını savunmaktadır. Buna ilave olarak esas sebebin 10’u 10 geçe saatin en güzel göründüğü an olarak da vurgulanıyor.
Tüm bu etmenler müşteriyi diğer dış segmentlerle birlikte o saati almaya itiyor. Siz farkında olmadan, modeli, rengi ve şekliyle bizleri etkiliyor. Dış etmen unsuru bu denli önemliyken elbette asıl unsur onaylanma, kabul görme olarak simgeleniyor.
Bahsettiğimiz markanın en güzel gözüktüğü an söylentileri ise birçok pazarlamacı tarafından reddediliyor. Çünkü markayı müşterinin gözüne sokmak son dönemerin tercih edilmeyen bir unsurudur. Siz markayı müşterinin gözüne ne kadar sokmazsanız müşteri sizi marka amblemi yerine ürünleriniz ile tanımasını sağlamakta yardımcı olursunuz. Bu sebeple onaylanma, kollarını iki yana açan silüeti daha çok kabul görmüş bir gerçektir. Modern toplumda onaylanmış olmak müşteriler açısından daha çok istenen ve tercih edilen bir olgudur.
Bir de tam tersi durumda yani simetrik durumda akrep ile yelkovan son derece depresif bir görüntü yaratıyor. Tükenmiş, yorgun ve bu sebepten kollarını iki yana açan bir siluet ortaya çıkıyor. Bu da insanların satın alma eğilimlerini olumsuz etkiliyor.
Bilinçaltımız bize oyunlar oynamaya devam ederken ajanslar bu durumu kullanmayı ihmal etmiyor.
Önemli olan bakma değil baktığını gerçekten görebilmekten geçiyor.