Öğrencisinin Gözünden İstanbul İşletme

Bildiğiniz gibi geçtiğimiz aylarda tüm lise öğrencilerinin heyecanla beklediği üniversite sınavı gerçekleşti ve sınav sonuçları ise geçen hafta açıklandı. Artık heyecanlı sınav maratonu, yerini çok daha heyecanlı tercih dönemine bıraktı. Bu süreçte tüm öğrenciler öğretmenleriyle, aileleriyle, arkadaşlarıyla ve birçok farklı kişiyle yapacakları tercihler hakkında görüşmeye başladılar.

Ben de, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi öğrencisi olarak İstanbul’da bulunan birçok liseye gidip hem İstanbul Üniversitesini hem de öğrencisi olmaktan daima gurur duyduğum İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesini lise öğrencilerine anlatıyordum. Pandemi sürecinde ise okullarımıza gidemediğimiz için çeşitli sosyal platformlar üzerinden üniversitemizi ve fakültemizi anlatma fırsatı yakaladım. Ve böylelikle üniversite sınavı öncesinde lise öğrencilerinin hem üniversitemiz hem de fakültemiz hakkındaki sorularını cevaplamaya çalıştım. Ancak sınav sonuçlarından önce programa katılmış ve öğrencilerin sorularını cevaplamış olsam da öğrencilerin asıl merak ettikleri ve sormak istedikleri puanlarını aldıktan sonra, tercih döneminde başlamış oluyor. Bundan dolayı öğrenciler hayallerindeki mesleği yapabilmeleri için okumaları gereken doğru üniversiteyi ve bölümü etraflıca araştırmaya başlıyor.

Bu tercih sürecinde ise önceden üniversite tanıtım programlarına katıldığım öğrencilerden beni arayıp İstanbul Üniversite İşletme Fakültesi hakkında bilgi almak isteyen ve merak ettiklerini sormak isteyen birçok üniversite öğrencisi oldu. Görüştüğüm öğrenciler arasında Mert özellikle sorularıyla beni epey zorlamıştı.  Ben de Mert ile yaptığım görüşmeden sonra öğrencisi olduğum İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi hakkında hem Mert’in sorularına hem de diğer öğrencilerin sorularına verdiğim cevapları daha da genişleterek İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bir öğrencisinin gözünden yazmaya karar verdim. Çünkü eminim ki Türkiye’nin ilk ve en prestijli İşletme Fakültesi’ni sadece Mert değil Türkiye’deki birçok lise öğrencisi merak ediyordur. O zaman hiç vakit kaybetmeden Mert’in ve İstanbul İşletmeli olmak isteyen öğrencilerin sorularını cevaplamaya başlayalım.

Öncelikle tüm öğrencilere geçmiş olsun. İyisiyle kötüsüyle bir şekilde yorucu bir maratonu geride bıraktınız. Şimdi ise inanın  bana geride bıraktığınız uzun maratondan daha heyecanlı ve çok daha önemli olan tercih dönemine sıra geldi. Bu sürecin neden daha heyecanlı ve önemli olduğunu eminim “İyi üniversite, iyi bir gelecek” gibi cümleler ile size anlatmışlardır. Tüm bunları yazarak, tekrardan anlatarak sizi sıkmak istemiyorum. Ben size bugün eğer işletme bölümünü okumayı düşünüyorsanız, bu eğitimi Türkiye’de alabileceğiniz en iyi üniversitelerden biri olan Türkiye’nin ilk işletme Fakültesi İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni maddeler halinde anlatacağım.

İşletmecilik Eğitiminde 52 Yıllık Bir Çınar

Mert aradığında bana ilk sorusu “Bana bazı devlet üniversitelerinde ve bazı özel üniversitelerde işletme geliyor sence nereyi yazmalıyım?” oldu. Şimdi hadi gelin bu soru üzerinden bir üniversite ve bir bölüm için en kritik noktaya bakalım ve Mert’e verdiğim cevapla devam edelim.

Bak Mert her ne bölüm okuyacaksan, hangi üniversiteye gideceksen git şunu unutma “Her kurum tarihiyle yaşar, tarihinden nefes alıp geleceğe soluk verir.” Bundan dolayı bir üniversiteyi tercih ederken ilk bakman gereken şeylerden biri o üniversitenin geçmişi olmalıdır. Tam cümlelerime devam ediyorken Mert sözlerimi aslında hiç de haksız olmadığı bir soruyla kesti “Abi ne alakası var geçmiş geçmişte kaldı bizim geleceğe bakmamız gerekmez mi? Neden geçmişe bu kadar önem veriyoruz?

Eminim birçok öğrenci bu soruyu düşünmüştür. O zaman lütfen not alalım ve unutmayalım arkadaşlar.  “Gelecek olan her şey geçmişin sağlamlığını ve geleceğe yön verebilme gücünü sınar.” bundan dolayı zaten geleceğin perspektifine ayak uyduramamış, günceli yakalayamamış bir geçmiş zaten yıkılmaya mahkumdur. Ancak geleceğe yön verenler ise geçmişi ve kökleri sağlam olan güçlü kurumsal yapıya sahip olan yerlerdir. Bundan emin miyiz dediğinizi duyar gibiyim.

O zaman isterseniz şöyle bir Google’a girip ve dünyanın en bilinen, en başarılı üniversitelerine bakalım ve karşımıza çıkan okullara bakalım. Baktığınız zaman göreceksiniz ki karşınıza çıkan dünyanın en iyi üniversiteleri bulunduğu ülkelerin en köklü okullarıdır. Ben bunu söylediğimde Mert bana “Abi benim puan Harvard’a yetmiyor şuan Türkiye’deyiz sen bana bizden bahseder misin?” demişti. (Açıkçası Harvard’ı kazanamadım deyince bir tebessüm etmiştim. Sebebinden birazdan bahsedeceğim.) O zaman gelelim bizim ülkemize. Bizim ülkemizin geçmişine, tarihine baktığımız zaman hem ulusal hem uluslararası bilinirlik noktasında en önemli eğitim kurumu kuşkusuz İstanbul Üniversitesi’dir deyince bana Eee işletme demiştin unuttun mu? demeyin. Çünkü unutmadım, şimdi oraya geldik.

Hani yukarıda demiştim ya her kurum tarihiyle yaşar diye işte İstanbul İşletme Fakültesi’nin temelleri Türkiye’nin en eski üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi’nin bünyesinde Harvard Business School’un akademik desteği ve Ford Vakfı’nın finansal desteğiyle atılmış (İşletme İktisadı Enstitüsü) ve Türkiye’nin ilk İşletme Fakültesi olarak 1968 yılında kurulmuştur. (Yukarıda Mert bana Harvard deyince tebessüm etmemin sebebini anlamışsınızdır.) Kurulduğu yıldan bugüne kadar hem ulusal hem uluslararası anlamda en iyi işletme eğitimini veren en iyi okulların başında gelmektedir ve işletmecilik eğitiminde de dünyada kökleri en sağlam ve dallarındaki yapraklar  ile tüm işletmecilik eğitimi veren üniversitelere örnek olmuş 52 Yıllık koca bir çınardır.

Şimdi ben sizi  çok sıkmak istemediğim için tarihsel detayları daha fazla vermeyeceğim. Ama şuraya iki tane link bırakıyorum. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinin köklü geçmişine daha detaylı okuyabilirsin.
https://isletme.istanbul.edu.tr/tr/content/fakultemiz/tarihce
http://ifmed.org.tr/istanbul-isletme-tarihce/

Akademik Kadro

Bu kısım benim en keyifle ve en rahat anlattığım kısım.
Bakın Mert’e söyledim size de baştan söyleyeyim. “Biz çok şanslıyız”.

Bir üniversitenin her şeyi çok iyi olabilir ancak akademik kadrosu kötüyse yahut öğrencisi ile ilgilenen, onunla derdini paylaşan, öğrencisinin sorularına cevap veren bir akademik kadrosu yoksa  o okulu isteseniz de sevemezsiniz.

 Tam burada müsaadenizle İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinde ders aldığım, almadığım her hocama teşekkürü bir borç bilirim. İnanın bana eğer her odalarına gittiğimde, onlarla her derdimi paylaştığımda yahut kariyerim için onlarla fikir alışverişi yapmaya gittiğimde bir hoca gibi değil ailemden biri gibi yardımcı oldukları için bugün İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesini çok seviyorum. İyi ki varlar. (Ufak bir not: Hangi hocamızın odasına giderseniz gidin ikramsız dönemezsiniz benden duymuş olmayın 🙂 )

Bunları Mert’e anlattığımda  bana “Abi anladım seviyorsun hocalarını da bizi ilgilendiren kısmına gelsene.” demişti. Mert bunu söylerken bir noktayı kaçırıyordu. Peki, neyi?

Bakın dünyanın en iyi profesörü ile çalışın en ünlü hocalarından ders alın ama odasına gittiğinizde sana bir çay ikram etmiyorsa, sana bir selamı çok görüyorsa ondan öğreneceğin hiçbir şey yok demektir. Bundan dolayı aslında tam bu kısım hem Mert’i hem de tüm öğrencileri ilgilendiriyor.

Tabi tüm bunların yanında  fakültemiz 9 anabilim dalı 36 Profesör, 26 doçent, 21 doktor öğretim üyesi, 26 tane araştırma görevlisi ile Türkiye’nin işletmecilik eğitiminin en geniş akademik kadrosuna sahip fakültesidir. Bu geniş akademik kadrosu ile işletmeciliğin tüm departmanları hakkında eğitim alabilmeyi ve kendimizi geliştirmeye noktasında bize büyük bir fayda sağlıyor.

Ulusal ve Uluslararası Tanınırlık

Nereden başlasam bilemedim ama Mert ile görüştüğümde bana “Ya sizin okul AACSB akraditasyonu almış o tam olarak nedir?” diye sormuştu. Büyük bir ihtimalle sadece Mert değil tüm öğrenciler İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi hakkında bir araştırma yaptığında en çok duyduğu şeylerden birisi AACSB akreditasyonu olmuştur. O zaman isterseniz gelin oradan başlayalım.

Şimdi değerli arkadaşlar, tüm dünyadaki işletme fakültelerini akredite eden The Association to Advance Collegiate Schools of Business (AACSB) diye bir kurum var bu kurum dünyadaki işletme eğitimi ile alakalı standartları belirliyor. Ve bu standartları karşılayan okullara bu akreditasyonu(AACSB) vererek uluslararası birçok hak vermektedir. Ve asıl önemli olan kısmı; tüm dünyadaki işletme eğitimi veren okulların sadece %5’i bu standartları karşılayabilmektedir. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi, ülkemizde bu standartları karşılayabilen ve bu akreditasyonu alabilen ilk ve tek devlet üniversitesi olma özelliğine sahiptir. Daha detaylı bir şekilde AACSB akreditasyonunun ne işe yaradığına bakmak isterseniz buraya size bir link bırakıyorum.
https://www.youtube.com/c/aacsbvideos/featured

Türkiye’nin ilk işletme fakültesi olan İstanbul İşletme Fakültesi’nin bununla beraber daha birçok başarısı bulunmaktadır.

İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültemiz, EDUNIVERSAL
tarafından dünyada 4000’i aşkın işletme ve yönetim okulları arasında gerçekleştirilen
değerlendirmelere göre en iyi 1000 işletme okulu arasında yer almıştır. En iyi
1000 işletme okulu arasına Türkiye’den giren 8 üniversite arasında fakültemiz
1. Sırada yer almıştır. Ayrıca Fakültemiz 2010, 2009 ve 2008 yıllarında da “Top
Business Schools” arasında yer alarak 4 Palmiye ödülü almıştır.

Fakültemiz, aynı çalışmada, 2009 ve 2010 yıllarında
olduğu gibi 2011 yılında da “Euroasia & the Middle East” Bölgesinde de en
iyi ikinci işletme okulu olarak seçilerek Dünyadaki bölgesel en iyi 19 işletme
okulu arasında yer almıştır.

2016, 2015, 2014, 2013, 2012, 2011, 2010, 2009 ve 2008  yıllarında da “Top Business Schools” arasında yer alarak 4 Palmiye (4 Palmes Of Excellence – TOP business school with significant international influence) ile ödüllendirilmişti. Fakültemiz “Euroasia & the Middle East” Bölgesinde 2. sırada Türkiye’de ise 1. sırada yer almaktadır.

Ayrıca bunlarla beraber birçok hocamızın ulusal ve uluslararası başarısı bulunmaktadır. Hepsini tek tek sıralayarak sizi sıkmak istemiyorum ama fakültemizin kuruluşunda ve ülkemizde işletmecilik eğitiminin, muhasebe eğitiminin gelişiminde çok önemli ve öncü yeri olan hocamız Prof. Mustafa Aysan’a; geçtiğimiz aylarda Muhasebe Öğretim Üyeleri Bilim ve Dayanışma Vakfı (MÖDAV) ve Türkiye İç Denetim Enstitüsü (TİDE) işbirliği ile 29 Mayıs 2020 tarihinde çevrimiçi olarak gerçekleştirilen “Uluslararası Akademik Forum 2020” toplantısında “Mesleki ve Akademik Saygı Ödülü” verilmiştir. Prof. Aysan Harvard Business School’dan MBA derecesi alan (1959) ilk Türk öğrencidir ve T.C. Ulaştırma Bakanlığı da yapmıştır.

Mezunları Her Yerde

Şimdi öncelikle sabırla yazının burasına kadar geldiğiniz için sizi hem tebrik ederim hem de teşekkür ederim. Geldik yine bir üniversiteyi değerli kılan çok önemli parametrelerden birine.

Hem Mert’e hem de tüm öğrencilere öncelikle şunu söyleyebilirim ki bir üniversiteyi değerli kılan şeyler mezunlarının nerelerde olduğu, neler yaptığı ve mezunlarıyla nasıl ilişki kurdukları ile ilişkilendirilir. Peki, kimler İstanbul İşletme mezunu gelin şöyle birkaç örnek verelim.

-Numan Kurutulmuş

-Berat Albayrak

-Mehmet Nuri Ersoy

-Süleyman Soylu

-Ekrem İmamoğlu

-Fatih Portakal

-Cüneyt Zapsu

-Ergin Ataman

-Ümit Leblebici

-Tuğrul Ağırbaş

Ben hızımı alamamış mezunlarımızı sayarken Mert bir anda sözümü keserek;

“Ciddi misin nasıl oluyor, biri bakan, biri belediye başkanı, biri antrenör, biri haber spikeri bu nasıl mümkün oluyor ya”  diye bir soru sormuştu. Eminim okurken sizin de aklınıza gelmiştir bu. Herkesin sorduğu bu soruya cevabımız çok net: “İşletmelilik, öncü, katılımcı, açıklıktan yana bir liderliktir” ve “İstanbul İşletme Lider Yetiştirir”  

Mezunlarımızı daha detaylı inceleyebileceğiniz bir amfiweb linkini de paylaşmak istiyorum sizinle.

https://www.amfiweb.net/istanbul-isletmeden-mezun-olan-unluler/

Bu başlık altında son olarak şunu da eklemeliyim. Evet etkili mezunların olması çok değerli ama okulu başarılı kılan durum mezunlarının halen okuldaki öğrenciler ile ilgileniyor olması, kariyer yolculuklarımızda bize danışmanlık yapıyor olmaları, iş ve staj konusunda bizlere destek oluyor olması fakültemizi değerli kılan en önemli sebeplerden biridir bu.

Diğer Bazı Önemli Başlıklar

Hem Mert’in hem de birçok liseli öğrencinin çok sık sorduğu bazı sorulara kısaca cevap vermek gerekirse;

Ulaşım ve Yurt : Ulaşım konusundan bahsedelim. Bildiğin gibi İstanbul’daki en hızlı ve en merkezi ulaşım aracı metrobüs. Bu konuda fakültemiz çok avantajlı bir durumdadır. Metrobüsün üç ana durağında biri olan Avcılar metrobüs durağının hemen yanındadır. Kampüsümüz İstanbul’un en kolay ulaşılabilen kampüsü olmuştur metrobüsün hizmete açılmasıyla. Fakültemizin yakınında birçok özel yurt ve KYK yurdu bulunmaktadır.

Staj: Okulumuzda zorunlu staj bulunmamaktadır. Ancak birçok öğrenci gönüllü staj yapmaktadır. Bu konuda da yanımızda olan fakültemiz zorunlu stajımız olmadığı halde gönüllü stajlarımızdaki sigorta yükümlülüğünü karşılamaktadır.

Fakülte Binası: 2016 yılında yapılmış yeni fakülte binamız ülkemizin en modern eğitim kurumu binasıdır. 40 bin metrekarelik kapalı alanıyla dev bir akıllı olan binamızda dersliklerimiz, öğrenci kulüpleri alanımız, idari birimlerimiz, akademisyen odalarımız, laboratuvarlarımız, kütüphanemiz yer almakta. Amfilerimizin oditoryumumuzun yer aldığı bir ek binamız daha bulunmakta. Küçükçekmece gölü kıyısında dev bir alanda yer alan yeşil Kampüsümüzde kafeler ve spor komleksleri de yer almaktadır.

Kampüs Ortamı: Şehrin gürültüsünden uzak geniş bir yeşil araziye sahip olan kampüsümüzde fotokopi ihtiyacınızı karşılayacak doküman evi, futbol sahası, tenis kortu, kapalı spor salonu, market, banka, kafeterya gibi öğrencilerin ihtiyacı olacak birçok imkanı içinde barındırmaktadır.

Sorular daha devam ediyor ama şimdilik burada noktalayalım. Çünkü diğer sorularınızın cevapları için sizi İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesinin öğrencisi olmaya davet ediyorum. Şimdilik bu kadar. Eğer İstanbul işletmeli olmak isterseniz ve fakültemize gelirseniz sözüm olsun ilk kahveler benden 🙂

DİPNOT: İlk Muhasebe dersine hesap makinesi getirmeyi unutmayın…


PAYLAŞ
İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. Aynı zamanda Yıldız Teknik Üniversitesi'nde İnsan Kaynakları Yönetimi alanında yüksek lisansımı tamamladım. Perakende ve üretim sektörlerinde farklı şirketlerde İnsan Kaynakları Profesyoneli olarak çalıştım. Daha sonra global bir danışmanlık şirketinde İnsan Kaynakları Danışmanı olarak İnsan Kaynaklarının tüm süreçlerinde farklı sektördeki şirketlere danışmanlık verdim. Şuanda bir perakende şirketinde İnsan Kaynakları Müdürü olarak kariyerime devam ediyorum.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here