Geçen yazıda etiğin ne olduğu, etik konulara yaklaşımların neler olduğu gibi konular üzerinde durmuştuk. Genel bir girişin ardından ele alınacak bu yazının konusu ise tarih içerisinde ortaya çıkan etik problemlere bakış açısının neler olduğu üzerine olacaktır. Bakış açılarının kısa bir kabataslağı üzerinden detayına girilerek bu anlamda ikinci yazının sonuna gelinecektir.
Genel bir görünüm açısından ifade etmek gerekirse 3 ana yaklaşım şöyledir.
- Teleolojik Etik
- Faydacılık
- Egoizm
- Hedonizm
- Deontolojik Etik
- Kant Etiği
- Erdem Etiği
- Sokrates Etiği
- Platon Etiği
- Aristoteles Etiği
Not: Yazının uzun bir hal almaması bakımından ve yazarın kendi bilgi kapasitesini aşıp yanlış aktarma olasılığını azaltmak için analitik etik ve eleştirel etik bu yazının konusu olmayacaktır.
Teleolojik Etik
Teleolojik etik; bir davranışın ahlaki olup olmadığına o davranışın sonuçlarına bakarak karar verilmesi gerektiğini ifade eder. Eğer davranış sonrası iyi bir sonuç ortaya çıkıyorsa, o davranışın arkasında yatan niyetin ne olmasına bakılmaksızın o davranışın ahlaki olduğu sonucuna varır.
Teleolojik etik altında incelenmesi gereken üç görüş vardır. Bunlar: Faydacılık, egoizm ve hedonizm.
Faydacılık
Faydacılık bir eylemin ahlakiliğinin en fazla kişi için en büyük fayda oluşturan eylem olduğunu ileri sürer. Gerçekten faydacılıkta, gerek Bentham gerekse Mill tarafından kişinin, başkalarının hazzını ve mutluluğunu bir kenara bırakarak sadece kendi hazzını arttırmak için çabalamak yerine, esas herkesin veya en yüksek sayıda insanın mutluluğunu temin etmek için çalışması gerektiği ileri sürülür. ( Cevizci, 2015 )
Egoizm
Egoizm; kişinin eylemlerinde faydacılığın aksine kendi faydasını maksimize etmesi gerektiğini ifade eder. Doğru davranışın bireyin ancak kendi faydası olması durumunda gerçekleşeceğini savunur. Egoizm için önemli olan bireydir ve her birey önce kendisini düşünmesi gerektiğini söyler. Tarihte Hobbes ve Ayn Rand bu görüşün önemli isimleri olmuştur.
Hedonizm
Hedonizm; doğru eylemin kişinin acıdan kaçınması ve hazza yönelmesi gerektiğini ifade eder. Bireyin davranışlarında hazza yönelmesi ve acıdan kaçması durumunda davranışın veya eylemin doğru olacağını söyler. Tarih içerisinde Kirene hazcılığı ve Epiküros hazcılığı birbirinden farklılık taşısa da aynı görüşü paylaşır.
Deontolojik Etik
Deontolojik etik, eylemlerin arkasındaki asıl olması gerekenin sonuçlar değil, niyetin önemli olduğunu söylemektedir. Bireyin eylemlerini gerçekleştirirken yapması gereken o eylem sonucu ortaya çıkacak fayda veya zararın ne olduğuna bakmaması, eylemin asıl gayesisinin o eylemde bulunmasının doğru olduğu için davranmak zorunda olduğunu kabul etmesidir. Bu anlayışın önemli ismi Kant’ın bazı düşüncelerine kulak vermek yararlı olacak.
Kant’ın Ödev Etiği
Kant’ın etik anlayışında ödev, başka hiçbir şey için değil, fakat salt ödev olduğu için yapılır ( Cevizci,2016 ). Etik anlayışının temellendirilmesi bakımından bakkal örneğini veren Kant, bakkalın müşterilerine karşı geliştirdiği eylemlerinde müştelerinden bağımsız bir şekilde sırf eylemin doğru olduğunu bilmesinden dolayı fiyat politikasında adil olacağının iyi bir eylem olacağını ifade eder. O, bu bakımdan bazı önermelerde bulunmuştur.
Koşulsuz Buyruk: Koşullar ne olursa olsun bir eylemin doğruluğu değişmez, ödev her koşulda aynı kalır.
Kategorik Buyruk: Bu önermeyi kendisinden okuyalım, ” Eylemin maksimi sanki senin istemenle genel bir doğa yasası olacakmış gibi eylemde bulun! ”
Erdem Etiği
Diğer iki etik yaklaşımdan farklı olarak erdem etiği, eylemlerin doğruluğunun sonuçlardan ve niyetten bağımsız olarak kişinin kendi erdemli yaşantısında tezahür bulacağını ifade eder. Buna bağlı olarak, erdem etiği temelde iyi hayatla meşgul olup insanların ne tür insanlar olmaları gerektiği üzerinde yoğunlaşır ( Cevizci, 2016 ).
Bu bölümde incelenecek olan Aristoteles etiği olacaktır.
Aristoteles Etiği
Sokrates ve Platon’dan sonra Antik Yunan felsefe tarihinin önemli 3. ismi ve Platon’un öğrencisi olan Aristoteles, etik alanında önemli etkilerde bulunmuştur.
Sokrates ve hocasından devraldığı gibi o da hayatın amacının eudaimonia olduğunu belirtir. Temel olarak erdemleri ikiye ayırarak düşünce ve karakter erdemleri arasında ayrıma gider. Karakter eylemlerinin de pratiğe hizmet ettiği ve alışkanlık yoluyla gelişeceğini belirtir.
Ayrıca o, Hindistan’da Siddhartha Gautama, genel olarak bilinen ismiyle Buddha ile benzer bir şekilde benzeşim görebileceğimiz orta yol düşüncesini benimser. Ona göre insan eylemlerinden iki uçuru uca kaçmadan orta bir yol izleyerek davranışlarda bulunmalıdır. Yani ne çok cimri olmak ne de çok müsrif olmak ona göre doğru değildir, doğru olan ikisinin orta noktası olan cömertliktir.
Bölüm Özeti
Bu yazıda nasıl davranırsam doğruya, iyiye yönelmiş olurum sorusunun cevabını veren 3 ana görüşten bahsettik. Tarih içerisinde önemli bir alan kaplayan, bireylerin, toplumların ahlaki kararlarını etkileyen bu üç görüş okuyucunun ufkunu genişletmesi bakımından önem arz etmektedir. Gelecek yazıda artık teorik alandan çıkıp pratik alana, daha doğrusu bizim ilgileneceğimiz, işletmelerde etik karar ve etik skandallar konusu ele alınacaktır.
Yararlanılan Kaynaklar
- Etik Sözcüğünün Kökeni ve Anlamı Nedir?, Yenifelsefe.com
- Etik Nedir? , Fred Feldman, 2016, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi
- Etik-Ahlak Felsefesi, Ahmet Cevizci, 2015, Say Yayınevi
- Felsefe Aracılığıyla Düşünme, Chris Horner – Emrys Westacott, 2016, Phoenix Yayınevi
- Etik, Ioanna Kuçuradi, 2002, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları