Starbucks, dünyanın en büyük kahveci zinciri olan Amerikan şirketi. Merkezi Seattle, Washington’dadır.
Starbucks, San Francisco Üniversitesi’nden Jerry Baldwin, Zev Siegl ve Gordon Bowker adında 3 arkadaş tarafından kuruldu. Üçlünün hedefi ilk başlarda yüksek kaliteli kahve çekirdeği ve kahve makineleri satmakla sınırlıydı ancak onlar da işin bu kadar büyüyeceğini tahmin etmiyorlardı.
Kahve kavurma girişimcisi Alfred Peet, Starbucks’ın kurucularına büyük bir ilham kaynağı oldu. Peet, 1950’lerde ABD’ye kaliteli arabica kahveleri ithal etmeye başlayan Hollandalı bir göçmendi. 1966’da Berkeley, Kaliforniya’da birinci sınıf kahve ve çay ithalinde uzmanlaşmış küçük bir mağaza olan Peet’s Coffee and Tea‘yi açtı.Ayrıca Peet, Starbucks’ın ilk yeşil kahve çekirdeği tedarikçisi oldu.
Uzun süre bu girişim üzerine düşünen ekip,birikimleri olan 8000 doları ve biraz da borç alarak topladıkları sermaye ile işe koyuldu. Ve bu şekilde 30 Mart 1971’de Washington’da ilk resmi Starbucks şubesini açtılar. Bu şube yaklaşık 9 yıl içinde Starbucks’ın en büyük şubesi oldu.
1980’de şirket ortaklarından Zev Siegl, başka çıkarlar peşinde koşmaya karar verdi ve kalan iki ortağı terk etti, Jerry Baldwin şirket başkanlığını üstlendi.
STARBUCKS’DA HOWARD SCHULTZ ETKİSİ
1981 yılında Starbucks’ın damla kahve makinesi tedarikçisi,aynı zamanda mutfak ekipmanı ve ev eşyaları üreten İsveçli bir şirket olan Hammarplast’ın satış temsilcisi Howard Schultz, Starbucks’ın siparişlerinin piyasadaki diğer rakiplere göre çok fazla olduğunu fark etti. Bu olay onun Starbucks’ı ziyaret etmesi için bir bahane olmuştu. Ziyareti sırasında Starbucks’a hayran kalan Schultz, burada bir kariyer yapmaya karar verdi ve 1982 yılında pazarlama müdürü olarak işe başladı.
Şubelerde gözlem yapmaya çok önem veren Schultz,müşterilerde kaliteli kahveler ve kahve çekirdekleri konusunda bilgi eksikliğinden kaynaklanan bir tedirginlik sezdi.Bunun üzerinde şirketin ürünleri ve üretim aşamaları hakkında broşürler bastırdı ve dağıttı.
Schultz,Starbucks’ın geleceğini tamamen değiştecek olan fikrini 1983’de diğer ortaklarla paylaştı.1983 baharında bir iş gezisi için Milano’ya giden Schultz,İtalyan kafelerinden çok etkilenmişti.İnsanların daha rahat vakit geçirebilecekleri,bir ev ortamını andıran kafe stilini Starbucks’da da uygulamak ve artık sadece kahve ekipmanı satmak yerine espresso ve cappuccino servis eden bir kafeye dönüşmek istiyordu.Ancak ortaklar geleneksel iş ortamını terk etmek istemiyordu.
Baldwin ve Bowker’ı kafe fikrini benimsemeye ikna edemeyeceğini gören Schultz, 1985’te Starbucks’tan ayrıldı ve hemen başarılı olan ve birçok şehre genişleyen Il Giornale adlı kendi kahve zincirini başlattı.
Mart 1987’de Baldwin ve Bowker Starbucks’ı satmaya karar verdiler ve Schultz şirketi hemen satın aldı. Starbucks markası altında tüm operasyonlarını birleştirdi ve Starbucks mağazalarındaki ek fasulye, ekipman ve diğer eşya satışlarıyla iş için kafe konseptine bağlı kaldı.
Starbucks’ın Logosunun Anlamı ve Zaman İçindeki Değişimi
Starbucks ismi aslında “Moby Dick” romanındaki ilk eşin isminden geliyor. Açık denizlerin ruhunu ve macerasını denemek ve yakalamak için, orijinal kurucular Starbuck’ın gizemi ve heyecanı gerçekten uyandıran bir isim olduğuna karar verdi. Bu hissiyatı daha da güçlendirmek için stilize edilmiş bir sireni logoları olarak seçtiler. Siren ile, sirenlerin Odysseus’u cezbettiği gibi kahvenin müthiş çekiciliğini sembolize etmesi ve müşteriyi Starbucks’ın meşhur kahvesini denemeye ikna etmesi amaçlandı.
1987’de siren görünümünde çeşitli değişiklikler yapıldı. İlk olarak saçı mütevazılık uğruna eski çıplak göğüslerini örtmek için kullanıldı. Daha sonra logo, sireni bütünüyle göstermek yerine, sadece üst bedenine odaklandı. Elbette, bu güne kadar geçerliliğini sürdürmeye devam eden, en büyük değişim ise kahverengiden yeşile dönen renk değişimi oldu. Bu, orijinal kuruculardan birinin okul renklerine bir selam olarak düşünülmüştü.
2011’de, Starbucks bugün hala kullanılmakta olan logoya karar verdi. Bu logo önceki sürümlerinden daha az stilize edilmiş ve sadece sirenin esrarengiz yüzüne odaklanmıştır. Renkler de daha hoş bir renk şeması oluşturmak adına harmanlanmıştır. Bununla birlikte, genel olarak, logo orijinaline büyük ölçüde benzer kalmıştır.