Herkesin kaderinde bir dönüm noktası vardır; yeni bir şey de değildir aslında sabır ve azimle çabalanan umutların gerçeğe dönmesidir. Yoksul bir kişi olarak geldiği bu dünyada art arda suratına kapanan kapılar, kocaman hayallerinin acı dolu yıkılışları ve aldığı hezimetler karşısında yılmayan Walter Ellas Disney’in ise dönüm noktası ise depoda bir fareyle karşılaşmasıdır.
Chicago doğumlu olan Disney fakir ailesine destek olabilmek için küçük yaşlardan itibaren gün doğumundan batımına kadar gazete ve süt dağıtımı gibi bulabildiği tüm işlerde çalışmıştır. Kazancı yaptığı işin meşakkatine oranla çok küçük kalıp Disney’i başka arayışlara sürüklüyordu. Fakat bu arayışlar yüzüne kapanan kapılar ve ret cevapları ile günden güne kayboluyordu.
Yine iş aradığı günlerden birinin akşamında yağmurdan saklanmak için kitapçıya giren Walt kitapların kendisine olan çağrılarına karşı daha fazla sessiz kalamaz ve cebindeki tüm parasıyla satın aldığı kitapla mutlu bir şekilde evine döner. Onu kitabın içeriği kadar son sayfasındaki reklam etkilemiştir. Okumayı sevdiği kadar kalemini kullanmakta da iyi olan Disney için “Kansas City Enstitüsü sizi ücretsiz kurslara çağırıyor” ilanı içinde uyuyan sanatçıyı uyandıran bir aydınlanmaydı.
Kursta çizim yeteneklerini üst düzeye taşıyan Walt uzun süre hayatında olacak dostu Ub Iwerks ile de bu kursta tanışmıştır. Kurs bittikten sonra kardeşi Rob’un da aralarına katılmasıyla bu üç kafadar Hollywood’a gidip küçük bir çizgi film şirketi kurdular.
Bazen yemek yemeyi bile unutup sadece çiziyorlardı. Alice Çizgi Film Diyarında ve Tavşan Oswald gibi yarattıkları çalışmalar film şirketlerinden olumsuz cevaplar aldı. Aldığı yenilgilerden yorgun düşen Disney dinlenmek üzere evi Şikago’ya döner. Pes etmiş gibi gözükse de çizmeyi asla bırakmadı ve depo olarak kullanılan ambarı çizim stüdyosu olarak kullandı ki o yer imparatorluğunun başlangıcına sebep oldu.
Resim çizerken sağ tarafında bir şeylerin kımıldandığını farkeden Walt oradaki minik fareyi farkeder ve söylediğine göre; fare resmen dans ediyordu onun için. Ve o zaman ona ilginç gelen bu yaratığı çizmeye başladı. Fareyle başlayıp daha sonra tavşan ördek gibi hayvanları da gözlemleyip çizimlerine yansıttı tek tek. Yeni bir ümit ile Hollywood’a dönüp Rob ve Ub ile paylaştı fikirlerini ve üçü birlikte yeniden başladılar; şirkete “Disney Company” adı isimsiz yaratığa da “Mickey Mouse” adı verildi.
Fareleri oynatarak milyarder olan adam olarak bilinse de Walt Disney Donald Duck, Dippy adlı karakterleriyle ününe ün katmış ve sesli filmi olan “İstimbot Willie” ise onu yeni heyecanlara yönlendirmiştir. Neredeyse onu iflas ettirecek olan o zamana kadar ki dünyanın en pahalı filmi Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’e çevresinin de olumsuz yorumlarına rağmen “Action” demiş ve kararlılığını göstermiştir. Ödülü ise hasılatın 4 katı olarak 8 milyar dolar olarak rekora imza attı ve bunu ardından çektiği Pinokyo filmi ile perçinledi. Öldüğünde ise 57 adaylıktan 28 tane Oscar ödülü vardı.
Çocukların Disney Amcası eğlence dünyası da atılarak filmlerinin içindeki karakterleri gerçek dünyaya taşıyarak çocuklara gençlere masalları vaddetti.
Bu bir başarı hikayesidir; daha doğrusu azimle sabırla çalışmanın ve hayal etmenin mükemmel bir birleşimi olan bir hikayedir. Mevlana Celaleddin Rumi der ki ;“Herşey üst üste gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme! İşte orası kaderinin değiştiği noktadır.”